Heykeltıraş Metin Yurdanur’un “Anadolu’yu Seyreden Yaşar Kemal” heykeli iki yıldır Yenikapı sahil şeridinde, şantiye alanında, mıcırın molozun, çerin çöpün içinde unutulmuş, kaidesi kırılmış, yok edilmeye bırakılmış, vandallığa teslim edilmişti.
Beş kuruluş (PEN, BESAM, TYS, Türkiye Yayıncılar Birliği, Heykeltıraşlar Derneği, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği) bir araya gelip “Yaşar Kemal’in heykelini kurtarmak” için üyelerimize ve kamuoyuna çağrımızı yaptığımızda neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Çağrımızı yaptığımızdan bugüne bir hafta ya geçti ya geçmedi...
Dün, gördüğümüz manzara, 2 yıldır süregelmekte olan görüntüden çok farklıydı. Heykel, iş makinelerinin moloz ve çöp yığınları arasından kurtarılmış; temizlenmiş, Metin Yurdanur’un önerdiği biçimde yeni kaideye oturtulmuş, kırıklar onarılmış, özenle yerine taşınmış, çevre düzenlenmesi gerçekleştirilmişti...
Bürokrasi Çarkları
Yaşar Kemal Heykeli’nin yok olma tehlikesiyle karşı karşı olduğunu ilk dile getiren ve bu konuda yazan Atila Birkiye. En başta onu kutlamak gerek. Öğrendiğime göre Mart 2014’ten beri, Avrasya Tüneli İnşaat ve Yatırım AŞ ve Metin Yurdanur, heykeli kurtarma çabasındaymış. Ama işte bürokrasi çarkları yavaş dönüyor ülkemizde! Ve o çarklar dönerken dişlileri arasında bol bol insan öğütüyor! Yaşar Kemal hastalandıktan sonra bu çabalar daha da yoğunlaşmış. Ekim 2014’te şirket, İl Kültür Müdürlüğü’ne heykeli taşımak için başvurmuş... Anımsatayım: Heykeli yaptıran kuruluş Kültür ve Turizm Bakanlığı... Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yanıt ancak 23 Şubat’ta gelmiş. Başvurudan 4 ay sonra... (Türkçemizde güzel bir laf vardır: “Ölme eşeğim ölme!” deriz...) Yaşar Kemal’in aramızdan ayrılmasından tam 5 gün önce... Güç birliği Elbet dün gördüğümüz manzara karşısında, hepimiz çok sevindik. Yaşar Kemal üç buçuk ton ağırlığı, artı yürek, gönül ve vicdan ağırlığıyla hepimize gülümseyerek bakıyor ve Marmara Denizi’ni, Anadolu’yu, Güneydoğu’yu seyrediyordu. Benim aklımdan ise şu sorular geçiyordu: Yaşar Kemal aramızdan ayrılıp sonsuzluğu göçmeseydi? Biz beş kuruluş bir araya gelip o çağrıyı yapmasaydık? Belki yine de heykel yıkımdan kurtulacaktı. Ama ne zaman? Bu olay bize birlikten güç doğduğunu gösterdi. Meğer bir araya geldiğimizde kimi şeyleri değiştirebiliyormuşuz. Ya öteki vandallıklar Bir heykeli kurtarmak... Tamam... Ya ötekiler? Giderek muhafazakârlaşan, her referansı din olmaya yüz tutan Türkiyemizde bana tüm heykeller tehdit altındaymış gibi geliyor. Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” heykeli, Erdoğan’ın sanat anlayışına(!), estetik bilincine(!), kültür birikimine(!) ve o asil konuşmasına, “ucube” sözüne kurban edildi... Mehmet Aksoy açtığı tazminat davasını kazandı ama parçalanmış heykel şimdi Kars’ta bir belediye çöplüğünde... Bence şimdi de onu kurtarmak için kolları sıvamalı...
Yaşar Kemal Heykeli’ni ‘Kurtarmak...’
CUMHURİYET - 12 Mart 2015 Perşembe
Zeynep Oral
Heykeltıraş Metin Yurdanur’un “Anadolu’yu Seyreden Yaşar Kemal” heykeli iki yıldır Yenikapı sahil şeridinde, şantiye alanında, mıcırın molozun, çerin çöpün içinde unutulmuş, kaidesi kırılmış, yok edilmeye bırakılmış, vandallığa teslim edilmişti.
Beş kuruluş (PEN, BESAM, TYS, Türkiye Yayıncılar Birliği, Heykeltıraşlar Derneği, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği) bir araya gelip “Yaşar Kemal’in heykelini kurtarmak” için üyelerimize ve kamuoyuna çağrımızı yaptığımızda neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Çağrımızı yaptığımızdan bugüne bir hafta ya geçti ya geçmedi...
Dün, gördüğümüz manzara, 2 yıldır süregelmekte olan görüntüden çok farklıydı. Heykel, iş makinelerinin moloz ve çöp yığınları arasından kurtarılmış; temizlenmiş, Metin Yurdanur’un önerdiği biçimde yeni kaideye oturtulmuş, kırıklar onarılmış, özenle yerine taşınmış, çevre düzenlenmesi gerçekleştirilmişti...
Bürokrasi Çarkları
Yaşar Kemal Heykeli’nin yok olma tehlikesiyle karşı karşı olduğunu ilk dile getiren ve bu konuda yazan Atila Birkiye. En başta onu kutlamak gerek. Öğrendiğime göre Mart 2014’ten beri, Avrasya Tüneli İnşaat ve Yatırım AŞ ve Metin Yurdanur, heykeli kurtarma çabasındaymış. Ama işte bürokrasi çarkları yavaş dönüyor ülkemizde! Ve o çarklar dönerken dişlileri arasında bol bol insan öğütüyor! Yaşar Kemal hastalandıktan sonra bu çabalar daha da yoğunlaşmış. Ekim 2014’te şirket, İl Kültür Müdürlüğü’ne heykeli taşımak için başvurmuş... Anımsatayım: Heykeli yaptıran kuruluş Kültür ve Turizm Bakanlığı... Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yanıt ancak 23 Şubat’ta gelmiş. Başvurudan 4 ay sonra... (Türkçemizde güzel bir laf vardır: “Ölme eşeğim ölme!” deriz...) Yaşar Kemal’in aramızdan ayrılmasından tam 5 gün önce... Güç birliği Elbet dün gördüğümüz manzara karşısında, hepimiz çok sevindik. Yaşar Kemal üç buçuk ton ağırlığı, artı yürek, gönül ve vicdan ağırlığıyla hepimize gülümseyerek bakıyor ve Marmara Denizi’ni, Anadolu’yu, Güneydoğu’yu seyrediyordu. Benim aklımdan ise şu sorular geçiyordu: Yaşar Kemal aramızdan ayrılıp sonsuzluğu göçmeseydi? Biz beş kuruluş bir araya gelip o çağrıyı yapmasaydık? Belki yine de heykel yıkımdan kurtulacaktı. Ama ne zaman? Bu olay bize birlikten güç doğduğunu gösterdi. Meğer bir araya geldiğimizde kimi şeyleri değiştirebiliyormuşuz. Ya öteki vandallıklar Bir heykeli kurtarmak... Tamam... Ya ötekiler? Giderek muhafazakârlaşan, her referansı din olmaya yüz tutan Türkiyemizde bana tüm heykeller tehdit altındaymış gibi geliyor. Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” heykeli, Erdoğan’ın sanat anlayışına(!), estetik bilincine(!), kültür birikimine(!) ve o asil konuşmasına, “ucube” sözüne kurban edildi... Mehmet Aksoy açtığı tazminat davasını kazandı ama parçalanmış heykel şimdi Kars’ta bir belediye çöplüğünde... Bence şimdi de onu kurtarmak için kolları sıvamalı...