PEN Türkiye Merkezi tarafından ilk kez bir kitapçı Ayın Kitapçısı olarak duyuruldu. Şehir dışından insanların İzmir’e geldiğinde gördüğü bir yer haline gelen Yerdeniz Kitapçısı’nın başarısını Nuray Önoğlu ile konuştuk
ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - PEN Türkiye Merkezi, “Orda bir kitapçı var, İzmir’de, Alsancak’ta. Orda iki insan var, şiir gibi. Orda Nuray var, Ergun var. Vitrinde çok satanlar değil, çok okunması gereken kitaplar var. Okurlarının desteğiyle yeri göğü kitapla doldurmak isteyen bir kitapçı var. Kitabı koklayanlar, gözleriyle okşayanlar, kalpleriyle dokunanlar için kitap dostu iki sevgili insanın Yerdeniz Kitapçısı var. PEN Türkiye Ocak 2020’de Yerdeniz’i Ayın Kitapçısıolarak duyurmaktan gurur, mutluluk, sevinç duyar.” ifadeleriyle Yerdeniz’i 2020 Ayın Kitapçısı ilan etti. Böylece bu onur ilk kez bir kitapçıya verilmiş oldu.
Pen Türkiye Merkezi’nin Yerdeniz Kitapçısı’nı Ayın Kitapçısı ilan etmesi ile ilgili İzmirlilerin uğrak yeri olan Yerdeniz Kitapçısı sahibi Nuray Önoğlu ile ayın kitapçısı seçilmelerini, bağımsız kitapçılığı ve çocuklar için kitap önerilerini konuştuk.
PEN Türkiye Merkezi ilk kez bir kitapçıyı Ayın Kitapçısı ilan etti. Ne düşünüyorsunuz?
Bizi hem duygulandırdı hem sevindirdi hem de motive etti. Çünkü burada 4 yılı aşkın bir zamandır belli bir tür kitapçılık yapıyoruz. Burası bağımsız bir kitabevi. Hiçbir sermaye grubuyla organik bağımız yok. Bir zincirin parçası değiliz. Kitaplarımızı itinayla seçiyoruz ve burası bir edebiyat kitapçısı. Yerdeniz’de edebiyata büyük bir ağırlık verilmiştir. Edebiyat dışında az kitabımız var. Biraz popüler bilim, biraz felsefe, biraz edebiyat kuramı, biraz kadın araştırmaları, az da olsa mutfak kültürüyle ilgili kitaplarımız da var. Ama onlar az miktarda ve kendi türlerinin seçkin örnekleri. Kitaplarımızın büyük çoğunluğu roman, öykü ve şiir alanlarından. Burada çok satanlar yok, hatta çok satanlarla edebiyatın sınırında kalan romanlar bile yok. Burada iyi edebiyat var. Okurlarımıza yalnızca iyi kitaplar temin etmekle kalmıyor, dileyenlere okuma alışkanlığı kazanır ve sürdürürken ihtiyaç duydukları türden bir rehberlik hizmeti de sunuyoruz.
PEN Türkiye, yazarları temsil eden önemli bir kurum. O açıdan bizi işaret etmesi başlı başına onur verici. Üstelik burası Alsancak’ın yan sokaklarının birinde küçücük bir dükkan. Yaptığımız türden bir kitapçılığın görüldüğünü, takdir edildiğini göstermesi açısından çok cesaret verici elbette. İyi bir şey yaptığınız, iyi bir şey yapmak üzere emek harcamaktan kaçınmadığınız zaman yaptıklarınızın er geç bir karşılık bulduğunu, takdir edildiğini, işaret edildiğini de gösteren bir jest.
Buraya gelen, kitapçı açmak istediğini ama cesaret edemediğini söyleyen çok insan oluyor. O insanlara cesaret verecektir belki bu durum. Burayı eşim Ergun Tavlan’la birlikte kurduk ve yürütüyoruz. İkimiz de sıkı okurlarız, ayrıca o şiir ben çeviri nedeniyle edebiyatla yakından ilgiliyiz. Dolayısıyla da seçimlerimizi belli bir birikim ve bilgiyle yapma olanağı demek bu. O da burayı dikkat çeken farklı bir yer haline getirdi. Bizim kitaplara edebiyata gösterdiğimiz ihtimam, okurlarımızla kurduğumuz bağ giderek bir karşılık buluyor ve bu bizi çok ama çok sevindiriyor.
Yerdeniz yazarların buluşma noktası da oldu. Birçok yazar burada bir araya geliyor öyle değil mi?
O amaçlanmış ya da bilerek gerçekleşen bir şey değil. Aslında, buraya gelen yazar, şair arkadaşlar bizim dostlarımız. Ergun’un da benim de yazan çizen çok sayıda arkadaşımız var. Yani burası aslında dostlarımızın, arkadaşlarımızın buluşma noktası. Ama edebiyatçı olmayan dostlarımız edebiyatçılar kadar dikkat çekmiyor ve öyle bir algı oluşuyor. İzmir’e başka kentlerden gelen edebiyatçılar, yayıncılar da Yerdeniz’e uğrar, önceden şahsen tanışmasak bile varlığından haberdar olduğumuz arkadaşlarla tanışma olanağı buluruz. İzmir’de yaşayan arkadaşlarımız buralardan geçerken uğrar. Bu da Yerdeniz’in yazar çizerlerin buluşma noktası olduğu algısına yol açıyor. Bir taraftan doğru bu algı ama buradaki buluşmalar onlarla sınırlı değil.
Sanıyorum sosyal medyayı oldukça iyi kullanmamızın da bilinirliğimizde, insanların buraya uğrama arzusu duymasında bir etkisi var. İstanbul, Antalya, Adana, Van, Muş, Diyarbakır, Antep, Kars’tan arkadaşlar geliyor buraya. Diyorlar ki, ‘sosyal medyada görmüştük, gelmişken uğrayalım, sizden de bir kitap alalım istedik’. Çok sevindirici bir şey bu. Bu boyuttaki bir kitapçıdan olağan koşullarda beklenmeyen bir bilinirliği var Yerdeniz’in, Türkiye çapında, hatta yurt dışında bile. New York’tan bir okurumuz var ara ara kitap ister bizden mesela.
Hal böyle olunca belki haklı sayılabilirsiniz. Şahsen tanımadığımız, arkadaşlık ilişkimiz olmayan yazar, şair arkadaşlar da İzmir’e yolu düştüğünde bir merhaba demek istiyor. Biz de tanışmış oluyoruz. Çok memnun oluyoruz. Kitap fuarı zamanı çok misafirimiz olur. Kitap fuarına gelen yayıncılar, yazarlar, editörler bize uğrar. Bir kısmı tanıştığımız için, bir kısmı da tanışmak için uğrar. Çok da memnun oluruz elbette. Geçen sene sayın Sevin Okyay kitap fuarı için İzmir’e gelmişti. Günışığı Yayınları’nın sahibi Müren hanımla birlikte gelmişlerdi. Ben Sevin Okyay’ın çok eski zamanlardan okuruyum. Çevirmen olarak da çok beğenerek izlediğim biridir, çeviri konusunda söylediklerini kulağıma küpe etmişimdir. PEN’in ayın kitapçısı ilan etmesinin ardından Sevin Hanım Birgün’de çok hoş bir yazı yazdı. Çok müteşekkiriz, çok büyük incelik gösterdi. Sayın Haydar Ergülen, PEN’in Yerdeniz Kitapçısını neden ayın kitapçısı seçtiğinin gerekçesini kaleme almış. Olağanüstü duygulandık güzel sözlerini okurken.
Çok sevdiğim bir laf vardır; marifet iltifata tabidir. Yaptığınız şeylerin görülmesi, güzel şeyler duymak insanı daha fazlasını, daha iyisini yapmaya motive ediyor. Bir şeyi ne kadar uğraşıp yaparsanız yapın bir zaman sonra hiç görülmediği duygusuna kapılırsanız, belki de devam edecek motivasyonu bulamayabilirsiniz. Ama biz o açından çok talihliyiz. Açıldığımız günden bugüne dek gazetelerin, kültür sanat portallarının vb. muhabirleri bizimle pek çok röportaj yaptı, bunlar çeşitli medyalarda yayınlandı ve meramımızı anlatmamıza büyük katkıda bulundu. Hepsine ayrı ayrı müteşekkiriz.
Önemli bir şey yaptığımızı düşünüyorum. Bu söylediğimin kibir gibi algılanmasından endişe ederim ama hayatım boyunca seçimlerimi yaparken iyi olandan, değerli olandan, önemli olandan yana seçimler yapmaya çalıştım. Eşim için de geçerlidir bu dediklerim. Burada böyle bir kitapçılık yapmaya karar verirken pek para kazanamayacağımızı biliyorduk. Ama ikimizin de emekli olması, geçimimizin buraya bütünüyle bağlı olmaması, işimizi kolaylaştırdı. Asıl amacımız olan iyi kitapların daha çok insana ulaşması meselesine odaklanabildik ve ısrar edebildik. O açıdan önemli bir işlev gördüğümüzü düşünüyorum. Sosyal medya hesaplarımızdan okurlara iyi kitapları işaret etmeye çalışıyoruz. Epeyce izleyen var, kimi okurlardan bizim önerilerimize göre kitap seçtiğini söyleyen geri bildirimler aldığımız olur. Çok sevindirici bir şey bu elbette. Yani bir okurun iyi bir kitaba ilgi duymasını sağladıysak işimizi iyi yapıyoruz demektir. İşten anladığımız bu. Bunu da bir ölçüde başarıyor olduğumuzu çeşitli vesilelerle hissediyoruz ya da öğreniyoruz, bu da bizi çok mutlu ediyor.
Sizden sonra bağımsız kitapçıların sayısı arttı. İnsanlara cesaret de verdiniz
Bizden sonra bu civarda Pia, Palto, Belki, Yel Değirmeni kitapçıları açıldı. Bir de Karşıyaka’da Baykuş Kitabevi açıldı. Ben de aynı kanıdayım sizinle. İnsanlara böyle bir girişim için cesaret veren bir örnek oldu Yerdeniz’in açılması ve yaşaması. Yeni açılan kitapçıların varlığını sürdürebilmesi çok cesaret verici hakikaten. Aslında bu vesileyle okurlara bir kere daha hatırlatmak isterim. Bağımsız kitapçıların yaşaması için ara sıra gidip bağımsız kitapçılardan kitap almaları gerekir. Bağımsız kitapçılar önemli çünkü bağımsız kitapçılar ortadan kalktığında bizim gibi iyi kitapların peşinde koşan kimse kalmayacak. O zaman da o zincirler internet kitapçıları ve hem basımevi hem zincir mağazası hem online satış sitesi olan tekeller ne gösterirse, okura neyi sunmayı uygun görürse onlarla yetinmeye mecbur kalacağız. O nedenle bağımsız kitapçıları yaşatmak ortak bir sorumluluğumuz. Buraya gelen insanlardan çok duyduğum şeylerden biri, ‘Bu kitapları başka hiçbir yerde görmüyoruz’, olur. Çünkü biz butik yayınevlerinin kitaplarına bilhassa bir özen gösteririz, takip ederiz. Bağımsız kitapçılar ortadan kalktığında bağımsız yayıncılık da ortadan kalkacak. İnternet üzerinden kitap satın almanın daha ekonomik olduğunu biliyoruz çünkü çok büyük bir haksız rekabet var. Bağımsız kitapçılar asla internet kitapçılarının aldığı koşullarda kitap alamıyor. Ama buna rağmen okurları bağımsız kitapçılardan kitap almaya çağırıyorum. Bunu belki geleceğimize yatırım olarak görmeli, o sebeple tercih etmeliyiz. Çocuklarımızın da iyi kitaplar okumayı sürdürebilmesi buna bağlı gibi geliyor bana. Belki ben biraz bu tehlikeyi abartabiliyor olabilirim ama samimi düşüncelerim bunlar.
Bağımsız kitapçıların Alsancak’ı değiştirdiğini düşünüyor musunuz?
Size katılıyorum, Alsancak kitapçıların yoğunlaştığı bir yer haline geldi. Çok sevindirici buluyorum bunu. Hayalim bu sokağın kitapçılarla dolması. Yüzbaşı Şerafettin Bey Sokağı’nın bu kısmı bütünüyle kitapçılarla dolsa çok mutlu olurum, şahane olur. Çünkü aynı iş grubunun aynı yörede toplanması önemli bir şey. Bir kitapçının olduğu yere gidip kitap aramakla birçok kitapçının olduğu yerde kitap aramak arasında konfor bakımından büyük farklılık var. Buraya gelip bende olmayan kitabı soranları diğer arkadaşlarımın kitapçılarına yönlendiriyorum. Burada onlarca kitapçı olduğunu düşünün, insanlar buraya gelecek. Belki bir kitap almak için gelecek, belki almayı unuttuğu bir kitap için gelecek, birkaç kitapevine girip çıkınca birkaç kitap alacak ve daha çok okuyacak. Keşke doğru düzgün bir kültür politikalarımız olsaydı, bu yönde teşvikler olsaydı, mesela belediye burayı kitapçılar sokağı yapmak için birtakım şeyler düzenlemeler yapabilseydi. Harika olmaz mıydı?
Çocukların tatilde okuması için severek önerebileceğiniz kitaplar neler peki?
Sömestir tatilinde 10-12 yaş üstü çocuklar ve erişkinler için de için Catherine Rundell’in Kâşif adlı kitabını önerebilirim. Ben de okudum, nefis bir macera romanı. 4 çocuk ve bir erişkinin Amazon ormanlarındaki maceralarını anlatıyor. Joy Cowley’in Külüstür adlı kitabı var. Ben okumadım ama Ahmet Büke’nin herkese hararetle önerdiği bir kitap. Andri Snaer Magnason’ın, Zaman Sandığı ve Mavi Gezegenin Hikayesi adlı iki kitabı var, 12-14 yaştan itibaren okunabilecek kitaplar ve çok güzeller. Daha küçük çocuklar için Ginko Çocuk’tan çıkan Düşman diye bir kitap var. Uluslararası Af Örgütü’nün desteğiyle basılmış savaş karşıtı çok etkileyici bir kitap. Bence herkes okumalı, yalnızca çocuklar değil. Nelson Mandela’nın derlediği Afrika masallarını anlatan Madiba Büyüsü’nü herkese öneririm. 10 yaşından itibaren bütün çocuklar okuyabilir. Ayrıntı Yayınları’nın Mevsimler ve İklim, Çöpler ve Geri Dönüş, İnsanın Evrimi, Yaşamın Evrimi, Evren, Dünyanın Evrimi gibi kitapları ilköğretim çağındaki çocuklara evren, dünya ve insanla ilişkili meseleleri anlatan çok güzel kitaplar. Annemle Uzayda, Eyvah Babam Şiir Yazıyor Ahmet Büke’nin çok güzel çocuk kitapları. Astrid Lindgren’in kitaplarını öneririm. Roald Dahl kitaplarını, başta Dev Şeftali, Charlie’nin Çikolata Fabrikası olmak üzere öneririm. Bütün çocuklara ve erişkinlere Tom Sawyer’ın Maceraları ve Huckleberry Finn’in Maceralarını hararetle öneririm. Eleanor H. Porter’ın Polyanna’sını bence tüm çocuklar okumalı. Çocukken okumuş olmamı büyük bir ayrıcalık sayarım. Çok şey öğrendim belki de hayattaki kimi tutumlarımı belirlemiş bir kitaptır. Domingo’dan Çıkan Gılgamış Destanı’nın resimli versiyonu çocuklar için eğlenceli bir okuma olabilir. Çocuklar mutlaka Jules Verne külliyatını okumalı bence. Harikulade kitaplar. Ortaokul-lise çağındaki çocuklar için Mark Haddon’ın Süper İyi Günler kitabını öneririm. Çocukların kendilerinden farklı insanları anlamaları için çok önemli. Süper İyi Günler’in baş kahramanı otizmli bir çocuk. Kitabı okuyunca otizmli olmanın nasıl bir şey olduğu konusunda bir aydınlanma yaşadım. Küçük Prens’i söylemeye bile gerek yok, mutlaka okumalı çocuklar. Sharon M. Draper’ın İçimdeki Müzik’ini, Patrick Ness’in Canavarın Çağrısı’nı 15 yaş üstü herkes zevkle okur gibi geliyor bana. Çocuklara sömestre tatilinde kitap okumaya mutlaka biraz zaman ayırmalarını öneriyorum. Size de söyleşi için teşekkür ederim.
İlham veren bir kitapçı: Yerdeniz
PEN Türkiye Merkezi tarafından ilk kez bir kitapçı Ayın Kitapçısı olarak duyuruldu. Şehir dışından insanların İzmir’e geldiğinde gördüğü bir yer haline gelen Yerdeniz Kitapçısı’nın başarısını Nuray Önoğlu ile konuştuk
ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - PEN Türkiye Merkezi, “Orda bir kitapçı var, İzmir’de, Alsancak’ta. Orda iki insan var, şiir gibi. Orda Nuray var, Ergun var. Vitrinde çok satanlar değil, çok okunması gereken kitaplar var. Okurlarının desteğiyle yeri göğü kitapla doldurmak isteyen bir kitapçı var. Kitabı koklayanlar, gözleriyle okşayanlar, kalpleriyle dokunanlar için kitap dostu iki sevgili insanın Yerdeniz Kitapçısı var. PEN Türkiye Ocak 2020’de Yerdeniz’i Ayın Kitapçısıolarak duyurmaktan gurur, mutluluk, sevinç duyar.” ifadeleriyle Yerdeniz’i 2020 Ayın Kitapçısı ilan etti. Böylece bu onur ilk kez bir kitapçıya verilmiş oldu.
Pen Türkiye Merkezi’nin Yerdeniz Kitapçısı’nı Ayın Kitapçısı ilan etmesi ile ilgili İzmirlilerin uğrak yeri olan Yerdeniz Kitapçısı sahibi Nuray Önoğlu ile ayın kitapçısı seçilmelerini, bağımsız kitapçılığı ve çocuklar için kitap önerilerini konuştuk.
PEN Türkiye Merkezi ilk kez bir kitapçıyı Ayın Kitapçısı ilan etti. Ne düşünüyorsunuz?
Bizi hem duygulandırdı hem sevindirdi hem de motive etti. Çünkü burada 4 yılı aşkın bir zamandır belli bir tür kitapçılık yapıyoruz. Burası bağımsız bir kitabevi. Hiçbir sermaye grubuyla organik bağımız yok. Bir zincirin parçası değiliz. Kitaplarımızı itinayla seçiyoruz ve burası bir edebiyat kitapçısı. Yerdeniz’de edebiyata büyük bir ağırlık verilmiştir. Edebiyat dışında az kitabımız var. Biraz popüler bilim, biraz felsefe, biraz edebiyat kuramı, biraz kadın araştırmaları, az da olsa mutfak kültürüyle ilgili kitaplarımız da var. Ama onlar az miktarda ve kendi türlerinin seçkin örnekleri. Kitaplarımızın büyük çoğunluğu roman, öykü ve şiir alanlarından. Burada çok satanlar yok, hatta çok satanlarla edebiyatın sınırında kalan romanlar bile yok. Burada iyi edebiyat var. Okurlarımıza yalnızca iyi kitaplar temin etmekle kalmıyor, dileyenlere okuma alışkanlığı kazanır ve sürdürürken ihtiyaç duydukları türden bir rehberlik hizmeti de sunuyoruz.
PEN Türkiye, yazarları temsil eden önemli bir kurum. O açıdan bizi işaret etmesi başlı başına onur verici. Üstelik burası Alsancak’ın yan sokaklarının birinde küçücük bir dükkan. Yaptığımız türden bir kitapçılığın görüldüğünü, takdir edildiğini göstermesi açısından çok cesaret verici elbette. İyi bir şey yaptığınız, iyi bir şey yapmak üzere emek harcamaktan kaçınmadığınız zaman yaptıklarınızın er geç bir karşılık bulduğunu, takdir edildiğini, işaret edildiğini de gösteren bir jest.
Buraya gelen, kitapçı açmak istediğini ama cesaret edemediğini söyleyen çok insan oluyor. O insanlara cesaret verecektir belki bu durum. Burayı eşim Ergun Tavlan’la birlikte kurduk ve yürütüyoruz. İkimiz de sıkı okurlarız, ayrıca o şiir ben çeviri nedeniyle edebiyatla yakından ilgiliyiz. Dolayısıyla da seçimlerimizi belli bir birikim ve bilgiyle yapma olanağı demek bu. O da burayı dikkat çeken farklı bir yer haline getirdi. Bizim kitaplara edebiyata gösterdiğimiz ihtimam, okurlarımızla kurduğumuz bağ giderek bir karşılık buluyor ve bu bizi çok ama çok sevindiriyor.
Yerdeniz yazarların buluşma noktası da oldu. Birçok yazar burada bir araya geliyor öyle değil mi?
O amaçlanmış ya da bilerek gerçekleşen bir şey değil. Aslında, buraya gelen yazar, şair arkadaşlar bizim dostlarımız. Ergun’un da benim de yazan çizen çok sayıda arkadaşımız var. Yani burası aslında dostlarımızın, arkadaşlarımızın buluşma noktası. Ama edebiyatçı olmayan dostlarımız edebiyatçılar kadar dikkat çekmiyor ve öyle bir algı oluşuyor. İzmir’e başka kentlerden gelen edebiyatçılar, yayıncılar da Yerdeniz’e uğrar, önceden şahsen tanışmasak bile varlığından haberdar olduğumuz arkadaşlarla tanışma olanağı buluruz. İzmir’de yaşayan arkadaşlarımız buralardan geçerken uğrar. Bu da Yerdeniz’in yazar çizerlerin buluşma noktası olduğu algısına yol açıyor. Bir taraftan doğru bu algı ama buradaki buluşmalar onlarla sınırlı değil.
Sanıyorum sosyal medyayı oldukça iyi kullanmamızın da bilinirliğimizde, insanların buraya uğrama arzusu duymasında bir etkisi var. İstanbul, Antalya, Adana, Van, Muş, Diyarbakır, Antep, Kars’tan arkadaşlar geliyor buraya. Diyorlar ki, ‘sosyal medyada görmüştük, gelmişken uğrayalım, sizden de bir kitap alalım istedik’. Çok sevindirici bir şey bu. Bu boyuttaki bir kitapçıdan olağan koşullarda beklenmeyen bir bilinirliği var Yerdeniz’in, Türkiye çapında, hatta yurt dışında bile. New York’tan bir okurumuz var ara ara kitap ister bizden mesela.
Hal böyle olunca belki haklı sayılabilirsiniz. Şahsen tanımadığımız, arkadaşlık ilişkimiz olmayan yazar, şair arkadaşlar da İzmir’e yolu düştüğünde bir merhaba demek istiyor. Biz de tanışmış oluyoruz. Çok memnun oluyoruz. Kitap fuarı zamanı çok misafirimiz olur. Kitap fuarına gelen yayıncılar, yazarlar, editörler bize uğrar. Bir kısmı tanıştığımız için, bir kısmı da tanışmak için uğrar. Çok da memnun oluruz elbette. Geçen sene sayın Sevin Okyay kitap fuarı için İzmir’e gelmişti. Günışığı Yayınları’nın sahibi Müren hanımla birlikte gelmişlerdi. Ben Sevin Okyay’ın çok eski zamanlardan okuruyum. Çevirmen olarak da çok beğenerek izlediğim biridir, çeviri konusunda söylediklerini kulağıma küpe etmişimdir. PEN’in ayın kitapçısı ilan etmesinin ardından Sevin Hanım Birgün’de çok hoş bir yazı yazdı. Çok müteşekkiriz, çok büyük incelik gösterdi. Sayın Haydar Ergülen, PEN’in Yerdeniz Kitapçısını neden ayın kitapçısı seçtiğinin gerekçesini kaleme almış. Olağanüstü duygulandık güzel sözlerini okurken.
Çok sevdiğim bir laf vardır; marifet iltifata tabidir. Yaptığınız şeylerin görülmesi, güzel şeyler duymak insanı daha fazlasını, daha iyisini yapmaya motive ediyor. Bir şeyi ne kadar uğraşıp yaparsanız yapın bir zaman sonra hiç görülmediği duygusuna kapılırsanız, belki de devam edecek motivasyonu bulamayabilirsiniz. Ama biz o açından çok talihliyiz. Açıldığımız günden bugüne dek gazetelerin, kültür sanat portallarının vb. muhabirleri bizimle pek çok röportaj yaptı, bunlar çeşitli medyalarda yayınlandı ve meramımızı anlatmamıza büyük katkıda bulundu. Hepsine ayrı ayrı müteşekkiriz.
Önemli bir şey yaptığımızı düşünüyorum. Bu söylediğimin kibir gibi algılanmasından endişe ederim ama hayatım boyunca seçimlerimi yaparken iyi olandan, değerli olandan, önemli olandan yana seçimler yapmaya çalıştım. Eşim için de geçerlidir bu dediklerim. Burada böyle bir kitapçılık yapmaya karar verirken pek para kazanamayacağımızı biliyorduk. Ama ikimizin de emekli olması, geçimimizin buraya bütünüyle bağlı olmaması, işimizi kolaylaştırdı. Asıl amacımız olan iyi kitapların daha çok insana ulaşması meselesine odaklanabildik ve ısrar edebildik. O açıdan önemli bir işlev gördüğümüzü düşünüyorum. Sosyal medya hesaplarımızdan okurlara iyi kitapları işaret etmeye çalışıyoruz. Epeyce izleyen var, kimi okurlardan bizim önerilerimize göre kitap seçtiğini söyleyen geri bildirimler aldığımız olur. Çok sevindirici bir şey bu elbette. Yani bir okurun iyi bir kitaba ilgi duymasını sağladıysak işimizi iyi yapıyoruz demektir. İşten anladığımız bu. Bunu da bir ölçüde başarıyor olduğumuzu çeşitli vesilelerle hissediyoruz ya da öğreniyoruz, bu da bizi çok mutlu ediyor.
Sizden sonra bağımsız kitapçıların sayısı arttı. İnsanlara cesaret de verdiniz
Bizden sonra bu civarda Pia, Palto, Belki, Yel Değirmeni kitapçıları açıldı. Bir de Karşıyaka’da Baykuş Kitabevi açıldı. Ben de aynı kanıdayım sizinle. İnsanlara böyle bir girişim için cesaret veren bir örnek oldu Yerdeniz’in açılması ve yaşaması. Yeni açılan kitapçıların varlığını sürdürebilmesi çok cesaret verici hakikaten. Aslında bu vesileyle okurlara bir kere daha hatırlatmak isterim. Bağımsız kitapçıların yaşaması için ara sıra gidip bağımsız kitapçılardan kitap almaları gerekir. Bağımsız kitapçılar önemli çünkü bağımsız kitapçılar ortadan kalktığında bizim gibi iyi kitapların peşinde koşan kimse kalmayacak. O zaman da o zincirler internet kitapçıları ve hem basımevi hem zincir mağazası hem online satış sitesi olan tekeller ne gösterirse, okura neyi sunmayı uygun görürse onlarla yetinmeye mecbur kalacağız. O nedenle bağımsız kitapçıları yaşatmak ortak bir sorumluluğumuz. Buraya gelen insanlardan çok duyduğum şeylerden biri, ‘Bu kitapları başka hiçbir yerde görmüyoruz’, olur. Çünkü biz butik yayınevlerinin kitaplarına bilhassa bir özen gösteririz, takip ederiz. Bağımsız kitapçılar ortadan kalktığında bağımsız yayıncılık da ortadan kalkacak. İnternet üzerinden kitap satın almanın daha ekonomik olduğunu biliyoruz çünkü çok büyük bir haksız rekabet var. Bağımsız kitapçılar asla internet kitapçılarının aldığı koşullarda kitap alamıyor. Ama buna rağmen okurları bağımsız kitapçılardan kitap almaya çağırıyorum. Bunu belki geleceğimize yatırım olarak görmeli, o sebeple tercih etmeliyiz. Çocuklarımızın da iyi kitaplar okumayı sürdürebilmesi buna bağlı gibi geliyor bana. Belki ben biraz bu tehlikeyi abartabiliyor olabilirim ama samimi düşüncelerim bunlar.
Bağımsız kitapçıların Alsancak’ı değiştirdiğini düşünüyor musunuz?
Size katılıyorum, Alsancak kitapçıların yoğunlaştığı bir yer haline geldi. Çok sevindirici buluyorum bunu. Hayalim bu sokağın kitapçılarla dolması. Yüzbaşı Şerafettin Bey Sokağı’nın bu kısmı bütünüyle kitapçılarla dolsa çok mutlu olurum, şahane olur. Çünkü aynı iş grubunun aynı yörede toplanması önemli bir şey. Bir kitapçının olduğu yere gidip kitap aramakla birçok kitapçının olduğu yerde kitap aramak arasında konfor bakımından büyük farklılık var. Buraya gelip bende olmayan kitabı soranları diğer arkadaşlarımın kitapçılarına yönlendiriyorum. Burada onlarca kitapçı olduğunu düşünün, insanlar buraya gelecek. Belki bir kitap almak için gelecek, belki almayı unuttuğu bir kitap için gelecek, birkaç kitapevine girip çıkınca birkaç kitap alacak ve daha çok okuyacak. Keşke doğru düzgün bir kültür politikalarımız olsaydı, bu yönde teşvikler olsaydı, mesela belediye burayı kitapçılar sokağı yapmak için birtakım şeyler düzenlemeler yapabilseydi. Harika olmaz mıydı?
Çocukların tatilde okuması için severek önerebileceğiniz kitaplar neler peki?
Sömestir tatilinde 10-12 yaş üstü çocuklar ve erişkinler için de için Catherine Rundell’in Kâşif adlı kitabını önerebilirim. Ben de okudum, nefis bir macera romanı. 4 çocuk ve bir erişkinin Amazon ormanlarındaki maceralarını anlatıyor. Joy Cowley’in Külüstür adlı kitabı var. Ben okumadım ama Ahmet Büke’nin herkese hararetle önerdiği bir kitap. Andri Snaer Magnason’ın, Zaman Sandığı ve Mavi Gezegenin Hikayesi adlı iki kitabı var, 12-14 yaştan itibaren okunabilecek kitaplar ve çok güzeller. Daha küçük çocuklar için Ginko Çocuk’tan çıkan Düşman diye bir kitap var. Uluslararası Af Örgütü’nün desteğiyle basılmış savaş karşıtı çok etkileyici bir kitap. Bence herkes okumalı, yalnızca çocuklar değil. Nelson Mandela’nın derlediği Afrika masallarını anlatan Madiba Büyüsü’nü herkese öneririm. 10 yaşından itibaren bütün çocuklar okuyabilir. Ayrıntı Yayınları’nın Mevsimler ve İklim, Çöpler ve Geri Dönüş, İnsanın Evrimi, Yaşamın Evrimi, Evren, Dünyanın Evrimi gibi kitapları ilköğretim çağındaki çocuklara evren, dünya ve insanla ilişkili meseleleri anlatan çok güzel kitaplar. Annemle Uzayda, Eyvah Babam Şiir Yazıyor Ahmet Büke’nin çok güzel çocuk kitapları. Astrid Lindgren’in kitaplarını öneririm. Roald Dahl kitaplarını, başta Dev Şeftali, Charlie’nin Çikolata Fabrikası olmak üzere öneririm. Bütün çocuklara ve erişkinlere Tom Sawyer’ın Maceraları ve Huckleberry Finn’in Maceralarını hararetle öneririm. Eleanor H. Porter’ın Polyanna’sını bence tüm çocuklar okumalı. Çocukken okumuş olmamı büyük bir ayrıcalık sayarım. Çok şey öğrendim belki de hayattaki kimi tutumlarımı belirlemiş bir kitaptır. Domingo’dan Çıkan Gılgamış Destanı’nın resimli versiyonu çocuklar için eğlenceli bir okuma olabilir. Çocuklar mutlaka Jules Verne külliyatını okumalı bence. Harikulade kitaplar. Ortaokul-lise çağındaki çocuklar için Mark Haddon’ın Süper İyi Günler kitabını öneririm. Çocukların kendilerinden farklı insanları anlamaları için çok önemli. Süper İyi Günler’in baş kahramanı otizmli bir çocuk. Kitabı okuyunca otizmli olmanın nasıl bir şey olduğu konusunda bir aydınlanma yaşadım. Küçük Prens’i söylemeye bile gerek yok, mutlaka okumalı çocuklar. Sharon M. Draper’ın İçimdeki Müzik’ini, Patrick Ness’in Canavarın Çağrısı’nı 15 yaş üstü herkes zevkle okur gibi geliyor bana. Çocuklara sömestre tatilinde kitap okumaya mutlaka biraz zaman ayırmalarını öneriyorum. Size de söyleşi için teşekkür ederim.