İstanbul'da doğdu. İzmir Amerikan Kız Lisesi ve Paris Yüksek Gazetecilik Okulu'nu bitirdi. Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Araştırmaları Bölümüne devam etti. 1968-2001 yıllarında Milliyet Gazetesi'nde çalıştı. 1972'de arkadaşlarıyla birlikte Milliyet Sanat Dergisi'ni kurdu yönetti. Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri (TEB), KA-DER , WINPEACE, Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı kurucularından. Birçok kitabı arasında "Leyla Gencer:Tutkunun Romanı" İngilizce, Fransızca ve İtalyanca yayınlandı. 2001'den bu yana Cumhuriyet Gazetesinde yazar.
14 Nisan 2023
Sevgili ve Sayın Üyeler
Türkiye Yayıncılar Birliği, 1995'ten beri her yıl 'Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri' verir. Hani keşke ülkemizde böyle bir sorun olmasa, ve böyle bir ödül verme gereği duyulmasa demek geliyor hepimizin içinden… Ama şimdilik maalesef böyle. Bu seneki ödül sahipleri arasında PEN Türkiye de var. Her yıl bir yazara sunulan Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü bu yıl, iki yazar kuruluşuna verildi. PEN Türkiye ve Türkiye Yazarlar Sendikası’na… Her yıl bir yayınevine verilen ödülü bu yıl Günışığı Kitaplığı aldı.Bu yılın Emek ödülü ise Malatya'daki Fidan Kitabevi'nin oldu…
12 Nisan Akşamı Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde düzenlenen törene bir çok üyemiz katıldı. Önce Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ten 2022’ye ilişkin yayın raporunu , akıl almaz yasaklar, baskılar, uygulanan sansüre ilişkin gerçekleri dinledik. (Türkiye Yayıncılar Birliği sitesinden ulaşabilirsiniz. Törene ilişkin basın bültenini sitemizde bulabilirsiniz.) Ben burada, kayda geçsin diye törende yaptığım konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, için Yayıncılar Birliğine teşekkür ettikten, Derneğimizin kurucusu Halide Edip Adıvar’a, 12 Eylül faşist darbesinden sonra yeniden açılmamızda öncü görevini üstlenen Yaşar Kemal ve Aziz Nesin’e minnetimizi belirttikten sonra 2015’ten derneğin başkanlığını üstlendiğimden beri, her an yanımda olan , bana el ve omuz veren yönetim kurulundaki arkadaşlarıma teşekkür ettim. Sağ olsunlar, var olsunlar! Konuşmamın sonrası şöyle:
“Zor zamanlardan geçiyoruz. Dünyada da bizde de…
Şu son yıllarda en çok şiddeti gördük. Ayırımcılığı gördük. Bize benzemeyenin, bizim gibi düşünmeyenin ötekileştirilmesini gördük. Eleştiriye tahammülsüzlüğü, ihaneti gördük. Yalanı, talanı, tehdit, baskı ve yasakları gördük...
Son yıllarda Tüm dünyaya egemen olan bir virüsün, kimi ülkelerde hele hele otoriter, baskıcı, totaliter rejimlerde nasıl bir fırsata dönüştürüldüğünü gördük…
Daha yenilerde ise ülkemizde insan yaşamını, doğayı, yerle bir eden depremleri gördük. Sadece fayların kesip biçtiği toprakların sarsıntısından değil, ülkemde birbirinin ardı sıra yaşadığımız depremlerden söz ediyorum. Meclisi, Parlamentoyu yok sayma; tek şahıs rejimini yerleştirme depremi… Liyakatsizlik depremi… Rant ve çıkar uğruna, bilimi ilmi karalama, cehaleti yayma ve yüceltme depremi. Adaleti ve vicdanı yok sayıp, hak ve hukuku yerle bir etme depremi… 20 Yıldır kindar ve dindar kuşaklar yetiştirme; ekonomiyi çökertme, gençleri gelecekten korkutma; iletişim araçlarını kısıtlama, baskı altına alma depremi! İnsan onurunun, İnsanlık onurunun çiğnendiği depremden söz ediyorum.
Demokrasilerin olmazsa olmaz koşulu olan Eşitliği, Laikliği , Toplumsal Adaleti ve Ulusal Bağımsızlığı ortadan kaldırıp, Cumhuriyet ilkelerini, M. K. Atatürk’ün ideallerini , aydınlanma devrimini kemire kemire güç sahiplerinin uygulanmakta oldukları KARŞI DEVRİM den söz ediyorum…
Evet acı çekiyoruz ama mücadeleden de vaz geçmiyoruz. Korkmuyoruz. Mücadeleyi sürdürdükçe korkmuyoruz. Mücadeleyi sürdürdüğümüz için korkmuyoruz. Yaşama sevincini yok etmeye de yönelik her haksızlığa , her baskıya, her şiddete göğüs gererek, işimizi en iyi biçimde yapmaya çalıştığımız sürece yalnız olmadığımızı biliyoruz. Çünkü dayanışmanın gücünü de gördük, bu güce inanıyoruz.
Ve asla umutsuz değiliz. Haksız yere hapiste olan tek düşünür, tek yazar, tek gazeteci varsa bile hepimizin hapiste olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle mücadeleyi sürdüreceğiz. Gerekirse her tür kimlikten arınıp sadece ve sadece insan olduğumuz için... İktidardakilerin bize dayattıkları nefret diline karşın, baskıcı, itham eden, azarlayan, küfür eden diline karşın ayırımcı diline karşın… Bütün bunlara inat, bir arada çalışarak hayatı savunacağız. … yaratıcılığı, düşünce ve ifade özgürlüğünü, toplumsal adaleti, çok sesliliği , çok renkliliği savunacağız… Size söz veriyoruz! “
Hepinize sevgi ve Saygılarımla
Zeynep Oral
Başkan - PEN Türkiye