Sanat Cephesi'nden Basın Açıklaması: "Türüt ve Arif'in Hrant Dink'in Katillerini Övmesi Utanç Vericidir
18Eylül2007,Salı
Karadeniz'e Mert ve Özgür Olmak Yakışır
Adalet duygusunun git gide köreldiği, kimsenin kendinden başkasına güvenmediği, linç ve cinayet vakalarının arttığı bir toplumda; bizzat yönetenleri tarafından ihanete uğrayan, toprakları ve fabrikaları satışa çıkarılmış, her an komşularıyla savaş tehlikesi içinde yaşamaya itilmiş, ırkçılığın bırakın gerilmeyi tüm toplumun yakasına yapışmış bir körlük olarak büyüdüğü bir ülkedeyiz.
Türkiye halkları, mücadele etmeden bu girdaptan çıkamaz. Kardeşliğe her zamankinden çok ihtiyacımız var. Sanatçılar, bu karanlığın içinde ışık olabilirler, olmak zorundalar.
"O gün öyle desinler, bugün böyle desinler
Fatihalar, Yasinler, bitmez Karadeniz'de
Şerefini şanını, ortaya kor canını
Hiç kimse vatanını satmaz Karadeniz'de"
Oysa bu sözlerin yazarı bir ozan müsveddesi, besteleyen de bir şarkıcı müsveddesidir… Hrant Dink'in katillerine açık açık övgüler yağdırıyorlar. Cinayeti yüceltiyor ve topluma ve insani değerlere karşı açıkça suç işliyorlar. Hrant Dink cinayetini ve faşizmin insanlık düşmanı tarihini güzelliyorlar.
Hayır, türkülerimize kan bulaştırılmasına göz yumamayız. Birinin tarihi trajedi diğerinin tarihi ise komedidir… Biri korkaklığın, diğeri çürümenin temsilcisidir…Çürümeye başlayan insanlıktan uzaklaşır… Bu iki kafadar köylü kurnazlığı ile aydın insanlarımızla ve Türkiye toplumuyla dalga geçmeye kalkmışlardır… Mahalle kabadayısı iki bıçkın delikanlının youtube'a yerleştirdikleri klip, "iyi bir halt" becerdikleri konusunda bu korkak ikiliyi cesaretlendirmiştir. Burjuva medyasının haberleri karşısında önce umursamaz bir tavır sergileyen Karadenizli türkücü müsveddesi "ağabeyleri"nin ya da menajerinin uyarıları ile ertesi gün çark etmiş, en aptal surat ifadesi ile "haberinin olmadığını, görse bu işi yapanların suratlarına tüküreceğini" beyan etmiştir.
Karadeniz bu sahte kabadayılara mahkum değildir.
Karadeniz, bağrında yetiştirdiği çocuklarına önce, asla kalleş olmamayı öğretir. Karadeniz, hırçın dalgaları gibi mert ve özgür yaşamayı öğretir insanlarına. Ne yazık ki toplumsal çürümenin, köpekleşmenin elleri Karadeniz'e de uzanmıştır. Karadeniz insanı korkakça yaşamaya alıştırılmaktadır. Linç girişimleri, arkadan vurma ve güce tapma korkaklaştırılmanın, kişiliksizleştirilmenin sonucudur.
Sanat, bu zavallılara mahkum değildir. Türkiye'de sanat, Nâzım Hikmet ile, Ruhi Su ile, Yılmaz Güney ile serpilmiş, bu ülkenin aydınlık geleceğinin yollarını döşemiştir.
Arif ve Türüt, bu geleneğin parçası değildir, ne şarkı söyleyip, söz yazmaya ne de bu topraklar ve bu toplum adına konuşmaya layık değildirler. Arif ve Türüt, karanlıkta sinerek, kahpe pusularda iş görmeye kalkmışlardır.
Bu memleketin geleceğinde asla olmayacaklar.
Yurdumuzun aydınlık ve cesur insanları meydanı korkaklara bırakmayacaktır.
Sanat Cephesi'nden Basın Açıklaması: "Türüt ve Arif'in Hrant Dink'in Katillerini Övmesi Utanç Vericidir
Karadeniz'e Mert ve Özgür Olmak Yakışır
Adalet duygusunun git gide köreldiği, kimsenin kendinden başkasına güvenmediği, linç ve cinayet vakalarının arttığı bir toplumda; bizzat yönetenleri tarafından ihanete uğrayan, toprakları ve fabrikaları satışa çıkarılmış, her an komşularıyla savaş tehlikesi içinde yaşamaya itilmiş, ırkçılığın bırakın gerilmeyi tüm toplumun yakasına yapışmış bir körlük olarak büyüdüğü bir ülkedeyiz.
Türkiye halkları, mücadele etmeden bu girdaptan çıkamaz. Kardeşliğe her zamankinden çok ihtiyacımız var. Sanatçılar, bu karanlığın içinde ışık olabilirler, olmak zorundalar.
"O gün öyle desinler, bugün böyle desinler
Fatihalar, Yasinler, bitmez Karadeniz'de
Şerefini şanını, ortaya kor canını
Hiç kimse vatanını satmaz Karadeniz'de"
Oysa bu sözlerin yazarı bir ozan müsveddesi, besteleyen de bir şarkıcı müsveddesidir… Hrant Dink'in katillerine açık açık övgüler yağdırıyorlar. Cinayeti yüceltiyor ve topluma ve insani değerlere karşı açıkça suç işliyorlar. Hrant Dink cinayetini ve faşizmin insanlık düşmanı tarihini güzelliyorlar.
Hayır, türkülerimize kan bulaştırılmasına göz yumamayız. Birinin tarihi trajedi diğerinin tarihi ise komedidir… Biri korkaklığın, diğeri çürümenin temsilcisidir…Çürümeye başlayan insanlıktan uzaklaşır… Bu iki kafadar köylü kurnazlığı ile aydın insanlarımızla ve Türkiye toplumuyla dalga geçmeye kalkmışlardır… Mahalle kabadayısı iki bıçkın delikanlının youtube'a yerleştirdikleri klip, "iyi bir halt" becerdikleri konusunda bu korkak ikiliyi cesaretlendirmiştir. Burjuva medyasının haberleri karşısında önce umursamaz bir tavır sergileyen Karadenizli türkücü müsveddesi "ağabeyleri"nin ya da menajerinin uyarıları ile ertesi gün çark etmiş, en aptal surat ifadesi ile "haberinin olmadığını, görse bu işi yapanların suratlarına tüküreceğini" beyan etmiştir.
Karadeniz bu sahte kabadayılara mahkum değildir.
Karadeniz, bağrında yetiştirdiği çocuklarına önce, asla kalleş olmamayı öğretir. Karadeniz, hırçın dalgaları gibi mert ve özgür yaşamayı öğretir insanlarına. Ne yazık ki toplumsal çürümenin, köpekleşmenin elleri Karadeniz'e de uzanmıştır. Karadeniz insanı korkakça yaşamaya alıştırılmaktadır. Linç girişimleri, arkadan vurma ve güce tapma korkaklaştırılmanın, kişiliksizleştirilmenin sonucudur.
Sanat, bu zavallılara mahkum değildir. Türkiye'de sanat, Nâzım Hikmet ile, Ruhi Su ile, Yılmaz Güney ile serpilmiş, bu ülkenin aydınlık geleceğinin yollarını döşemiştir.
Arif ve Türüt, bu geleneğin parçası değildir, ne şarkı söyleyip, söz yazmaya ne de bu topraklar ve bu toplum adına konuşmaya layık değildirler. Arif ve Türüt, karanlıkta sinerek, kahpe pusularda iş görmeye kalkmışlardır.
Bu memleketin geleceğinde asla olmayacaklar.
Yurdumuzun aydınlık ve cesur insanları meydanı korkaklara bırakmayacaktır.
Sanat Cephesi