Yusuf Halaçoğlu’nun Kürtleri Türkmen, Kürt ve Zaza Alevilerini de Ermeni olarak saptayan bilimsel tezi, üzerindeki tartışmalar iyiden iyiye yatıştı. Bunca zaman bekledim. Şu “sol cepheden” biri çıkıp da, Türk Tarih Kurumu’nun Sayın başkanına hak veren bir yazı yazmadı.
Her çıkan, Halaçoğlu’nu işaret ederek: “ırkçı,” “Nazilerin dilini kullanıyor,” “tarihçi değil, olsa böyle konuşmazdı,” gibi aslında, çok da bilimsel olmayan, bilimsel herhangi bir araştırmaya dayanmayan tepkiler gösterdi.
En iyimseri bile “Maalesef Ermeniymişiz” dedi…
Bu arada Kürtlerin Türkmen olduğu tezine pek kimse bir şey demedi. Ona alışkınız…
Eee tepkiler de haliyle zamanla sönüyor, giderek yok oluyor.
Oysa, Halaçoğlu aslında bu ülkenin kültürler ve uluslar (şimdi herkes “etnik/ etnisite” diyor ama bu biraz da milliyet/ ulus gibi kavramlar, mahkemelik olma olasılığı taşıdığı için) zenginliğine yeniden vurgu yaptı.
Yani şimdi Alevilerin bir kısmı “biz Zazayız” dediklerinde ırkçılık olmuyor da, Halaçoğlu, “Zazaların çoğu Ermenidir” dediğinde mi ırkçılık oluyor.
Doğrusu ya, kendisini ve kökenini Zaza Alevisi olarak tanıyan biri olarak ben, bu bilimsel saptamadan pek gocunmadım.
‘Demek ki’ dedim ‘Ermeni olan atalarım, bir yolunu bulup biraz da Zazalığı/ Aleviliği tanıyalım demişler.” Ne kadar zengin düşünen atalarım varmış. Şimdi ben hem Ermeni, hem Zaza, hem Alevi olmak gibi bir özellik taşıyorum.
Bu denli zengin bir soya sahip olduğumu açığa çıkardığı için, benim Halaçoğlu’a teşekkür etmekten başka bir sözüm olamaz. Çünkü ben dedemin, ninemin ya da onların babalarının Ermeni olmasından gocunmak bir yana mutluluk duyarım.
Madem soyum, sopum Ermeni, o zaman devlet bana hakkımı “istemeden vermeli!..”
Mademki soyum, sulbüm Ermeni demek ki arkadaşımın tabutunun önünde haykırmakta haklıymışım: Hepimiz Hırantız! Hepimiz Ermeniyiz...
Ancak burada, Türk milliyetçiliği, devlet ve devletin bazı saygın üniversite kurulları için işler biraz karışıyor.
Şöyle ki: Halaçoğlu’nun bilimsel saptamaları, Türk milliyetçilerinin “soyunu kuruttuk,” dedikleri Ermeni nüfusunu birden bire Ermeni kopuntularının (diasporasının) bile tahmin etmekte zorlanacağı bir noktaya taşımış oldu.
Yani onlar tam “üç-bin hadi bilemedin kendini saklamayan on bin Ermeni kaldı” derken, nüfus birden bire üç beş milyona fırlayıverdi.
Zazaca ve Kurmanci konuşan Alevilerin derli toplu olarak yaşadıkları bölgeyi gözden geçirdiğimizde karşımıza şu coğrafi olgu çıkıyor. Dersim bölgesi, Tunceli, Harput (bugün Elazığ) Eriza’nın (Erzincan) bugünkü Kemah, Tercan ilçeleri Çabakçukur’un (Bingöl) Kiğı ilçesi ve Melitene’ye (Malatya) kadar uzanan kesimin adıdır. Buna Maraş, Elbistan, Antep ve Adana’da yaşayan Kürt/ Zaza nüfusunu da eklemeliyiz.
Batı Dersim’de Megalopoli ya da Karama adlarıyla tarihe geçmiş Sivas’ın bir kesitinde; kuzeye doğru Varto’da (Muş) yaşayan Kurmanci ve Zaza Alevilerini de eklersek, Türkiye’deki Ermeni kökenli nüfus üç-beş milyondan belki daha fazla, belki daha azdır ama, öyle kolay nüfuz edilemeyecek bir yere çıkmış olmaktadır.
Türk milliyetçileri, Hırant’ı “soykırım” dediği iddiasıyla öldürttüler.
Ama şimdi, Halaçoğlu, Ermeni nüfusun oranını artırarak durumu daha karmaşık hale getirmektedir. Bu topraklarda yaşayan Zaza ve Kürt Alevileri bilimsel olarak daha önce Ermeniyse eğer, ne olmuştur da bu insanlar, Türkçeye, Ermeniceye, Farsçaya ya da başka dillere benzemeyen, bir dili konuşur olmuşlardır. Aslında bunlar pek önemli değil; bizim Ermeni atalar karar vermişler bir kere…
Ama yine de insan sormadan edemiyor: Bilimsel olarak bu kadar Ermeni var, ve bu Ermeniler başka bir inanca, dile, kültüre geçmişse birkaç olgu üzerinde durmak gerekmiyor mu?
A)Zazalık/ Kürtlük ve Alevilik, Ermenilere kendi dillerinden ve inançlarından daha çekici gelmiştir.
B)Kürtler, Aleviler bu ülkede Ermenileri asimilasyona uğratacak denli yoğun bir nüfusa ve etkinliğe sahiptir.
C)Bir takım Ermeni, yeni bir dil ve inanç biçimi icat etmeye karar vermiş ve Kurmanci ve Zaza dillerini kurmuştur.
D)Ermeniler bu devlet tarafından soykırım görmüştür ve bu soykırımdan korkan Ermeniler de zaten bu ülkede yaşayan Kürtlerin arasına karışıp gözden uzak kalmanın ve bu ülkede yaşamanın bir yolunu bulmuştur.
Bu durumda, öldürülen Ermeni sayısı, hem Türk devletinin, hem de Ermeni milliyetçilerinin açıkladığından daha fazla ya da korkunçtur.
Ve bunu adı, açıkça soykırımdır.
Doğrudan doğruya ölümü bir kenara bırakalım, bunca Ermeni’nin “dönme” olması, esenlik koşullarıyla ya da kendi istençleriyle açıklanması kolay olmayan bir durumdur.
Ben sizin, bizler için yaptığınız “Ermeni” saptamasını düşündüğümde, acı duymadığımı söyleyemem Sayın Halaçoğlu; acı duymadığımı söyleyemem çünkü, sürgün ya da dönme olmak, ölmek ya da dönme olmak, ırzına geçilmek ya da dönme olmak, yurdundan, toprağından uzaklaşmak ya da dönme olmak… Tarih, Sayın Halaçoğlu, tarih Ermenilere yapılan bu muamelenin izleriyle, anılarıyla, edebiyatıyla dolu…
Örneğin, Zazaların yoğun yaşadıkları Dersim’in tarihinden bir kesiti Kevork Yerevanyan’ın yazılarından bulabilirsiniz. Gerçi bunları size söylemek gereksiz, siz tarihçisiniz 1895-96’yı da 1915-16’yı da bilirsiniz. Örneğin, Rıza Zelyut diye bir adam var, yazıyor: “Ermenileri Kürtler öldürdü.” Ama yararlandığı kaynakları bile tahrip ederek yazıyor. Ve bunu yazan adam biliyor ki Kürtlerden o Hamidiye Alayları’nı devlet oluşturmuş ve o alaylar Kürtleri de kesmiştir…
Rıza Zelyut yazıyor. Bazı adamlara, yazma etkinliğinin biraz basiret istediğini anlatabilecek bir bilim dalı var mı acaba, bilmiyorum. Ama şundan eminim, basireti olsa, yazmayı, konuşmayı terk edeceğinden eminim…
Yarın bir başka Rıza Zelyut çıkıp yazacaktır: “1985’ten bilmem kaç yılına kadar Kürtler Kürtleri öldürdü.” Doğrudur. Ama o korucu ordularını devlet kurdu.
Halaçoğlu, saptamalarınızın doğru olduğunu varsayınca da, yanlışlık ölçülerini düşününce de acı duymadığımı söyleyemem. Ama sizin saptamanız karşısında asla ve asla MAALESEF ERMENİYMİŞİM demiyorum.
Ermeni olmanın, Rum, Kürt ya da Çingene olmanın utanacak, sıkılacak, saklanacak ne fenalığı var da böyle diyeyim.
Şöyle düşünüyorum bir an:
Halaçoğlu, Ermeni’yi durup dururken Zaza Alevisi yapmadı… O tarihçi; tarihçiler, olgularla saptama yapar… Saptamalarınız eğer doğruysa, teşekkür ederim Sayın Yusuf Halaçoğlu… Ben, her milliyetten emekçinin güven, esenlik ve kardeşlik ortamında birlikte üretip birlikte yaşamasını savunan komünist, ülkemizde kıyım görmüş ve bugün bilimsel ve ağır şoven koşulları altında sinmekte, yitmekte olan bir ulusu, gene itilmekte, inkâr edilmekte olan ve Türkiye’de “öteki” olarak adlandırılan diğer bir halkın, kültürün içinde görmemize yardım ettiğiniz için.
Sizin sözünü ettiğiniz Ermeniler, ağır cinayet koşullarında, asimilasyonun yoğun cinayetlerle gerçekleştiği zamanlarda Zaza Alevilerinin içinde erimeyi başarmışlarsa eğer Sayın Halaçoğlu; ben bu iki halkı, kültürü, insaniyeti kutlamaktan başka şey düşünemem. Düşünemem, çünkü birisi ötekini sığınacak, evine kültürüne gireilecek denli dost; öteki de kendisine geleni kabul edip ölümden koruyacak denli yiğitlik, güven, iyilikseverlik ve kardeşlik göstermiştir.
Utanacaksa Sayın Bayım, Canilik utansın.
Tarafgir bir tarihçi olarak sizin, asıl niyetiniz belki bu değildi. Asıl niyetiniz belki de, bu ağır şoven koşullarla belirlenen toplumda Alevilerin, Zazaların, Kurmancların bir de “Ermeni’den gelme bunlar” diye aşağılanmasını sağlamaktı… Ama işte bazen niyetler ters tepebiliyor.
Niyetiniz belki fenaydı, belki değil ama ne olursa olsun teşekkürler Sayın Bayım; ben bu ülkede tarlada, çobanlıkta, barut, top ya da fes fabrikasında, tütün ya da basımevlerinde; ben bu ülkede acılı göç yollarında birbirine karışmış olmaktan mutluluk duyan yetmiş üç milletten ikisi olan Ermeni’nin ve Zaza Alevisinin çocuğu olarak, bu yetmiş üç millet adına Beyefendi, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Teşekkür Ederim Sayın Halaçoğlu
Ortalık biraz duruldu.
Yusuf Halaçoğlu’nun Kürtleri Türkmen, Kürt ve Zaza Alevilerini de Ermeni olarak saptayan bilimsel tezi, üzerindeki tartışmalar iyiden iyiye yatıştı. Bunca zaman bekledim. Şu “sol cepheden” biri çıkıp da, Türk Tarih Kurumu’nun Sayın başkanına hak veren bir yazı yazmadı.
Her çıkan, Halaçoğlu’nu işaret ederek: “ırkçı,” “Nazilerin dilini kullanıyor,” “tarihçi değil, olsa böyle konuşmazdı,” gibi aslında, çok da bilimsel olmayan, bilimsel herhangi bir araştırmaya dayanmayan tepkiler gösterdi.
En iyimseri bile “Maalesef Ermeniymişiz” dedi…
Bu arada Kürtlerin Türkmen olduğu tezine pek kimse bir şey demedi. Ona alışkınız…
Eee tepkiler de haliyle zamanla sönüyor, giderek yok oluyor.
Oysa, Halaçoğlu aslında bu ülkenin kültürler ve uluslar (şimdi herkes “etnik/ etnisite” diyor ama bu biraz da milliyet/ ulus gibi kavramlar, mahkemelik olma olasılığı taşıdığı için) zenginliğine yeniden vurgu yaptı.
Yani şimdi Alevilerin bir kısmı “biz Zazayız” dediklerinde ırkçılık olmuyor da, Halaçoğlu, “Zazaların çoğu Ermenidir” dediğinde mi ırkçılık oluyor.
Doğrusu ya, kendisini ve kökenini Zaza Alevisi olarak tanıyan biri olarak ben, bu bilimsel saptamadan pek gocunmadım.
‘Demek ki’ dedim ‘Ermeni olan atalarım, bir yolunu bulup biraz da Zazalığı/ Aleviliği tanıyalım demişler.” Ne kadar zengin düşünen atalarım varmış. Şimdi ben hem Ermeni, hem Zaza, hem Alevi olmak gibi bir özellik taşıyorum.
Bu denli zengin bir soya sahip olduğumu açığa çıkardığı için, benim Halaçoğlu’a teşekkür etmekten başka bir sözüm olamaz. Çünkü ben dedemin, ninemin ya da onların babalarının Ermeni olmasından gocunmak bir yana mutluluk duyarım.
Madem soyum, sopum Ermeni, o zaman devlet bana hakkımı “istemeden vermeli!..”
Mademki soyum, sulbüm Ermeni demek ki arkadaşımın tabutunun önünde haykırmakta haklıymışım: Hepimiz Hırantız! Hepimiz Ermeniyiz...
Ancak burada, Türk milliyetçiliği, devlet ve devletin bazı saygın üniversite kurulları için işler biraz karışıyor.
Şöyle ki: Halaçoğlu’nun bilimsel saptamaları, Türk milliyetçilerinin “soyunu kuruttuk,” dedikleri Ermeni nüfusunu birden bire Ermeni kopuntularının (diasporasının) bile tahmin etmekte zorlanacağı bir noktaya taşımış oldu.
Yani onlar tam “üç-bin hadi bilemedin kendini saklamayan on bin Ermeni kaldı” derken, nüfus birden bire üç beş milyona fırlayıverdi.
Zazaca ve Kurmanci konuşan Alevilerin derli toplu olarak yaşadıkları bölgeyi gözden geçirdiğimizde karşımıza şu coğrafi olgu çıkıyor. Dersim bölgesi, Tunceli, Harput (bugün Elazığ) Eriza’nın (Erzincan) bugünkü Kemah, Tercan ilçeleri Çabakçukur’un (Bingöl) Kiğı ilçesi ve Melitene’ye (Malatya) kadar uzanan kesimin adıdır. Buna Maraş, Elbistan, Antep ve Adana’da yaşayan Kürt/ Zaza nüfusunu da eklemeliyiz.
Batı Dersim’de Megalopoli ya da Karama adlarıyla tarihe geçmiş Sivas’ın bir kesitinde; kuzeye doğru Varto’da (Muş) yaşayan Kurmanci ve Zaza Alevilerini de eklersek, Türkiye’deki Ermeni kökenli nüfus üç-beş milyondan belki daha fazla, belki daha azdır ama, öyle kolay nüfuz edilemeyecek bir yere çıkmış olmaktadır.
Türk milliyetçileri, Hırant’ı “soykırım” dediği iddiasıyla öldürttüler.
Ama şimdi, Halaçoğlu, Ermeni nüfusun oranını artırarak durumu daha karmaşık hale getirmektedir. Bu topraklarda yaşayan Zaza ve Kürt Alevileri bilimsel olarak daha önce Ermeniyse eğer, ne olmuştur da bu insanlar, Türkçeye, Ermeniceye, Farsçaya ya da başka dillere benzemeyen, bir dili konuşur olmuşlardır. Aslında bunlar pek önemli değil; bizim Ermeni atalar karar vermişler bir kere…
Ama yine de insan sormadan edemiyor: Bilimsel olarak bu kadar Ermeni var, ve bu Ermeniler başka bir inanca, dile, kültüre geçmişse birkaç olgu üzerinde durmak gerekmiyor mu?
A)Zazalık/ Kürtlük ve Alevilik, Ermenilere kendi dillerinden ve inançlarından daha çekici gelmiştir.
B)Kürtler, Aleviler bu ülkede Ermenileri asimilasyona uğratacak denli yoğun bir nüfusa ve etkinliğe sahiptir.
C)Bir takım Ermeni, yeni bir dil ve inanç biçimi icat etmeye karar vermiş ve Kurmanci ve Zaza dillerini kurmuştur.
D)Ermeniler bu devlet tarafından soykırım görmüştür ve bu soykırımdan korkan Ermeniler de zaten bu ülkede yaşayan Kürtlerin arasına karışıp gözden uzak kalmanın ve bu ülkede yaşamanın bir yolunu bulmuştur.
Bu durumda, öldürülen Ermeni sayısı, hem Türk devletinin, hem de Ermeni milliyetçilerinin açıkladığından daha fazla ya da korkunçtur.
Ve bunu adı, açıkça soykırımdır.
Doğrudan doğruya ölümü bir kenara bırakalım, bunca Ermeni’nin “dönme” olması, esenlik koşullarıyla ya da kendi istençleriyle açıklanması kolay olmayan bir durumdur.
Ben sizin, bizler için yaptığınız “Ermeni” saptamasını düşündüğümde, acı duymadığımı söyleyemem Sayın Halaçoğlu; acı duymadığımı söyleyemem çünkü, sürgün ya da dönme olmak, ölmek ya da dönme olmak, ırzına geçilmek ya da dönme olmak, yurdundan, toprağından uzaklaşmak ya da dönme olmak… Tarih, Sayın Halaçoğlu, tarih Ermenilere yapılan bu muamelenin izleriyle, anılarıyla, edebiyatıyla dolu…
Örneğin, Zazaların yoğun yaşadıkları Dersim’in tarihinden bir kesiti Kevork Yerevanyan’ın yazılarından bulabilirsiniz. Gerçi bunları size söylemek gereksiz, siz tarihçisiniz 1895-96’yı da 1915-16’yı da bilirsiniz. Örneğin, Rıza Zelyut diye bir adam var, yazıyor: “Ermenileri Kürtler öldürdü.” Ama yararlandığı kaynakları bile tahrip ederek yazıyor. Ve bunu yazan adam biliyor ki Kürtlerden o Hamidiye Alayları’nı devlet oluşturmuş ve o alaylar Kürtleri de kesmiştir…
Rıza Zelyut yazıyor. Bazı adamlara, yazma etkinliğinin biraz basiret istediğini anlatabilecek bir bilim dalı var mı acaba, bilmiyorum. Ama şundan eminim, basireti olsa, yazmayı, konuşmayı terk edeceğinden eminim…
Yarın bir başka Rıza Zelyut çıkıp yazacaktır: “1985’ten bilmem kaç yılına kadar Kürtler Kürtleri öldürdü.” Doğrudur. Ama o korucu ordularını devlet kurdu.
Halaçoğlu, saptamalarınızın doğru olduğunu varsayınca da, yanlışlık ölçülerini düşününce de acı duymadığımı söyleyemem. Ama sizin saptamanız karşısında asla ve asla MAALESEF ERMENİYMİŞİM demiyorum.
Ermeni olmanın, Rum, Kürt ya da Çingene olmanın utanacak, sıkılacak, saklanacak ne fenalığı var da böyle diyeyim.
Şöyle düşünüyorum bir an:
Halaçoğlu, Ermeni’yi durup dururken Zaza Alevisi yapmadı… O tarihçi; tarihçiler, olgularla saptama yapar… Saptamalarınız eğer doğruysa, teşekkür ederim Sayın Yusuf Halaçoğlu… Ben, her milliyetten emekçinin güven, esenlik ve kardeşlik ortamında birlikte üretip birlikte yaşamasını savunan komünist, ülkemizde kıyım görmüş ve bugün bilimsel ve ağır şoven koşulları altında sinmekte, yitmekte olan bir ulusu, gene itilmekte, inkâr edilmekte olan ve Türkiye’de “öteki” olarak adlandırılan diğer bir halkın, kültürün içinde görmemize yardım ettiğiniz için.
Sizin sözünü ettiğiniz Ermeniler, ağır cinayet koşullarında, asimilasyonun yoğun cinayetlerle gerçekleştiği zamanlarda Zaza Alevilerinin içinde erimeyi başarmışlarsa eğer Sayın Halaçoğlu; ben bu iki halkı, kültürü, insaniyeti kutlamaktan başka şey düşünemem. Düşünemem, çünkü birisi ötekini sığınacak, evine kültürüne gireilecek denli dost; öteki de kendisine geleni kabul edip ölümden koruyacak denli yiğitlik, güven, iyilikseverlik ve kardeşlik göstermiştir.
Utanacaksa Sayın Bayım, Canilik utansın.
Tarafgir bir tarihçi olarak sizin, asıl niyetiniz belki bu değildi. Asıl niyetiniz belki de, bu ağır şoven koşullarla belirlenen toplumda Alevilerin, Zazaların, Kurmancların bir de “Ermeni’den gelme bunlar” diye aşağılanmasını sağlamaktı… Ama işte bazen niyetler ters tepebiliyor.
Niyetiniz belki fenaydı, belki değil ama ne olursa olsun teşekkürler Sayın Bayım; ben bu ülkede tarlada, çobanlıkta, barut, top ya da fes fabrikasında, tütün ya da basımevlerinde; ben bu ülkede acılı göç yollarında birbirine karışmış olmaktan mutluluk duyan yetmiş üç milletten ikisi olan Ermeni’nin ve Zaza Alevisinin çocuğu olarak, bu yetmiş üç millet adına Beyefendi, çalışmalarınızda başarılar dilerim.