sevgili pen üyeleri, arkadaşlar, ulaşabildiğimiz üyeler, frankfurt kitap fuarı yoğun ve verimli geçti. bana telefon açanlara cevap veremedim, genellikle kapalı tutmak zorunda kaldım -özür dilerim enver ercan mehmed uzun'u kaybettiğimizi söyleyince sarsıldım doğrusu annemle babamın vefatlarından sonra en çok acı veren vefat bu oldu iyileşmekte olduğuna inanmıştım (demek inançsız olma ilkem konusunda yeterince güçlü değilim) belki biliyorsunuz, mayıstaki genel kurulumuzdan sonra davet (ve kayıt) ettiğimiz ilk yazar mehmed uzun oldu üye kartını diyarbakır'a gidip sunmuştum içimiz ışıl ışıldı (sonra, isimlerini bilmediğim –ve bilmek istemediğim- birkaç kişinin beni "onun ayağına gidişim" nedeniyle kınadığını duydum, hayret ve dehşet içinde kaldım) mehmed uzun’a şöyle dedim: ”pen yönetim kurulu olarak sizi nobel edebiyat ödülü'ne aday göstermek istiyoruz” (ocak-şubat 2008 döneminde belirtecektik –âdet olduğu üzere) tatlı bir mahcubiyetle belirtti: meğer başka pen merkezleri de aday gösterecekmiş "bunu bilmiyorduk" dedim, "ayrıca, kürtçe yazmasanız da, yurttaşımız olmasanız da sizi aday gösterirdik eserlerinizin değerinden dolayı" zarif eşi çay ikram ederken mehmed uzun bahçeden bir kırmızı gül verdi -şahsımda bütün pen üyelerine- üye dostlarım şeyhmus diken ile lal laleş ile beraberdik temmuzda, edebiyatçılar derneği ile pen olarak ab’ye bi proje çerçevesinde başvurduğumuzda kendisine telefon açtım, yardımcı olmak için elinden geleni yaptı ve belki onun da yardımıyla isveç pen merkezi ile gereken hamleyi yapabildik “mehmed uzun kitabı” –pen türkiye merkezi bunu yapabilir kürtçe-türkçe-ingilizce başka dillerde yazanlar olursa o dillerde de norveç istekli ama türkiye’de yayımlanmalı –değil mi? aslı erdoğan editörlüğünü yapabilir –bu öneriyi benimsedi şimdilik böyle. muhabbetle
(bu yazı elbette şiir değil, nesir –bazı cümleler bölünmüş olsa da; 1977’den beri’ nesir’ ile ‘düzyazı’ terimlerini farklı anlamlarda kullanma yanlısıyım)
mehmed uzun ile
sevgili pen üyeleri, arkadaşlar, ulaşabildiğimiz üyeler,
frankfurt kitap fuarı yoğun ve verimli geçti.
bana telefon açanlara cevap veremedim,
genellikle kapalı tutmak zorunda kaldım -özür dilerim
enver ercan mehmed uzun'u kaybettiğimizi söyleyince sarsıldım
doğrusu annemle babamın vefatlarından sonra
en çok acı veren vefat bu oldu
iyileşmekte olduğuna inanmıştım
(demek inançsız olma ilkem konusunda yeterince güçlü değilim)
belki biliyorsunuz, mayıstaki genel kurulumuzdan sonra
davet (ve kayıt) ettiğimiz ilk yazar mehmed uzun oldu
üye kartını diyarbakır'a gidip sunmuştum
içimiz ışıl ışıldı
(sonra, isimlerini bilmediğim –ve bilmek istemediğim- birkaç kişinin
beni "onun ayağına gidişim" nedeniyle kınadığını duydum,
hayret ve dehşet içinde kaldım)
mehmed uzun’a şöyle dedim:
”pen yönetim kurulu olarak sizi nobel edebiyat ödülü'ne
aday göstermek istiyoruz”
(ocak-şubat 2008 döneminde belirtecektik –âdet olduğu üzere)
tatlı bir mahcubiyetle belirtti:
meğer başka pen merkezleri de aday gösterecekmiş
"bunu bilmiyorduk" dedim, "ayrıca, kürtçe yazmasanız da,
yurttaşımız olmasanız da sizi aday gösterirdik
eserlerinizin değerinden dolayı"
zarif eşi çay ikram ederken
mehmed uzun bahçeden bir kırmızı gül verdi
-şahsımda bütün pen üyelerine-
üye dostlarım şeyhmus diken ile lal laleş ile beraberdik
temmuzda, edebiyatçılar derneği ile pen olarak
ab’ye bi proje çerçevesinde başvurduğumuzda
kendisine telefon açtım,
yardımcı olmak için elinden geleni yaptı
ve belki onun da yardımıyla
isveç pen merkezi ile gereken hamleyi yapabildik
“mehmed uzun kitabı” –pen türkiye merkezi bunu yapabilir
kürtçe-türkçe-ingilizce
başka dillerde yazanlar olursa o dillerde de
norveç istekli ama türkiye’de yayımlanmalı –değil mi?
aslı erdoğan editörlüğünü yapabilir –bu öneriyi benimsedi
şimdilik böyle. muhabbetle
(bu yazı elbette şiir değil, nesir –bazı cümleler bölünmüş olsa da;
1977’den beri’ nesir’ ile ‘düzyazı’ terimlerini farklı anlamlarda kullanma yanlısıyım)