Davetsiz geldiler ve uğurlamasız gittiler. Ama iz bırakmayı bildiler. Davetsiz Misafir adlı, 2000’li yılların hemen başlarında kültür ortamlarında tebaruz etmiş dergiden söz etmekteyiz. On sayı yayınlanan dergi, okurumuzun derin bir ilgisizliğiyle yüzyüze kaldıysa da bunu uzun yapmadı. Edebiyatta ve sanatta gerçekten öncü olanın, avangard olanın kaderinin böyle olduğunu bilebilecek, iyi yetişmiş gençlerdi onlar. Seçtikleri alan bilim-kurgu idi. Bunun böyle olmasını doğal karşıladılar ve dergi kapanmış olmasına rağmen yollarına devam etmesini bildiler. Nasıl mı? Bilim-kurgu kavramının şanına yaraşır bir tarzda: www.davetsizmisafir.org adresinde güncel yazılarını bulabilirsiniz.
Davetsiz Misafir tayfası, kelamı sanal ortamlara yıkarak, böylece topu taca atıp iç huzuruna erecek modellerden oluşmuyor. Malumaliniz Z Kuşağı bunlar. Zero yılından vizyona girmenin böyle bir şanı var. Söz konusu tayfa kuşağının şanına yaraşır bir iş yapmış; son derecede başarılı bir kitap çıkarmış: “Başka Dünyalar Mümkün”.
Varlık Yayınları’ndan çıkan “Başka Dünyalar Mümkün”ün adına takılıp 1990’lı yıllardan itibaren dünya muhalif hareketinin sloganı olmuş bu klişeden yola çıkarak tekdüze siyasi kitaplardan bir tane daha çıktı diye düşünmeyiniz. “Başka Dünyalar Mümkün” dört dörtlük bir derleme. Bilimkurgu, Siberpunk ve Siyaset konularına odaklanmış kitap birçok yönden incelemeye, dikkatle okumaya değer, son dercede nitelikli denemelerden mürekkep.
“Başka Dünyalar Mümkün”, normalde bir üniversite yayınevinin, Tübitak’ın ya da gönüllü bir kuruluşun veyahut da ihtisas yayıncılığı yapan bir yayınevinin alanına giren görevleri adanmış bir ruhla üstleniyor. Derleyiciler, ülkemizde yeterince bilinmeyen, okunmayan fakat aslında edebiyatın en zorlu ve en önemli alanı olan bilim-kurguyu tanıtmak ve sevdirmek gibi bir işi kendilerine misyon edinmiş. Bu nedenle ortaya didaktik ve okuma zevki vermeyen bir kitap çıktığını düşünmeyin asla. Bilakis kitabı büyük bir zevkle okudum. Hatta bu yıl okuduğum az sayıdaki değerli eserin arasına koydum. Bunda en büyük etken derleyicilerin; bilim-kurgu türünü incelerken bu alana; - onların “hardcore” dediği ama benim bu ismi uygun bulmadığım için Ortodoks dediğim - Asimov, Arthur C. Clark, Heinlein gibi katı pozitivist, teknolojiye tapınan, uzak uzay maceraları anlatan, bir nevi bilim-kurgu pikaresklerini savunan yazarların değil de distopyacılar gözünden bakmasıydı. Kitabın derleyicileri açıkça söylemeseler de distopyayı edebiyatın en önemli alanı olarak görmekteler ve bu konuda yerden göğe haklılar. Zaten kitabı önemli kılan da bu. Çünkü 20. Yüzyıl’a damgasını vuran distopyacılar Ursula K. Le Guin, Stanislaw Lem, George Orwell, Yevgeni Zamyatin, Ray Bradbury, Philip K. Dick, Aldous Huxley ve eserleri hakkındaki değerlendirmeler devreye girdiği anda kitap gerçek bir düşünsel şölene, bir metaforlar geçidine, yüksek edebiyat ögelerinin derinlemesine kullanıldığı bir alegoriler tayfına dönüşmekte. Ortaya çıkan bu tablo içinde insanlığın önüne gelmiş ve gelmekte olan en ağır “dosyalar” derinlemesine tartışılmakta. Dolayısıyla kitap, misyonunun ötesine geçerek edebiyatımıza, yabancı olduğu alanlardan önemli derinlikler taşımayı başarmakta.
Derleyici Murat Güney’in bilim-kurgu türünün önemini ve güncel siyasal ve felsefi alana etkisini anlattığı sağlam bir önsözün ardından kitap, tür hakkında hiçbir fikir sahibi olmayanların bile bilim-kurgu ile normal edebiyat arasındaki temel ayırıcı özellikleri kavramasını sağlayabilecek son derecede açık ve okunaklı bir Samuel Delany söyleşisi ile başlıyor. Hemen ardından 20. Yüzyıl’ın en önemli bilim-kurgu romancılarından Stanislaw Lem’in bilim-kurgu’nun ne olduğunu betimleyen muhteşem bir denemesini okuyoruz ve ondan sonra çok önemli bir bilim-kurgu yazarı olan Ursula K. Le Guin’in meseleyi biraz feministçe ele alan, bilim-kurgu içinde kadının yerini irdeleyen, muhteşem bir edebi lezzete sahip kısa makalesini okuyoruz. Bunun ardından gelen Asimov söyleşisi ise bilim-kurgu hakkında klasik denebilecek yargıları insicamlı bir şekilde sıralarken kitabın temposunu ve gradosunu düşürüyor. Bilim-kurgunun Barbara Cartland’ı sayılan best-seller yazarı Asimov 14 yaş zekasına hitap eden apolitik fikirleriyle biraz hafifleme duygusu yaratıyorsa da türün vazgeçilmezlerinden olduğu için fikirlerini bilinmesinde yine de yarar var.
Kitabın ikinci bölümü “Ütopyalar ve Ütopyacılık” başlığını taşıyor. Bu bölüme bilim-kurgu tarihinde önemli bir yer işgal eden Zaman Makinası’nın yazarı Wells’in Avusturalya halkına seslendiği manifesto niteliği taşıyan, 19 Ocak 1939 tarihinde ABC’de yayınlanmış ünlü konuşması ile başlanıyor. Ardından düşünsel ve edebi boyutuyla bilim-kurgu alemini çok meşgul etmiş bir yazar olan Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler romanı hakkında Judah Bierman’ın kaleme almış olduğu kritiği okuyoruz. Ondan sonra gelen denemede ise ünlü Marksist düşünür Frederic Jameson’un yine Ursula K. Le Guin’i inceleyen muhteşem bir yazısını okuyoruz. Jameson’un yazısı o denli güçlü bir deneme ki, kitabın zirvelere vurmasını sağlıyor. John Fekete’nin Mülksüzler ve Triton: Ütopyacı Bilim-kurguda Birey ve Düzen incelemesinin ardından yine Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler romanını irdeleyen ve Triton’la kıyaslayan bir Samuel Delany söyleşisi okuyoruz.
Başka Dünyalar Mümkün’ün ikinci bölümü çok yerinde bir davranışla Ursula K. Le Guin’e adanmış gibi gözüküyor. Düşünsel anlamda büyük dönüşümleri ateşleyen romanların yazarı olan Ursula K. Le Guin’in önemini sizlere birkaç satır içinde anlatmamız mümkün değil. İşin kötüsü bu kitabı okuduğunuzda da bunu kolayca çözmeniz mümkün değil. Çünkü burada kitabın taşıdığı temel sorun gündeme geliyor. Bu tür sofistike düşünsel kitapların klasik handikapı olmak üzere, bu denemelerden tat alabilmek, bilgi damıtabilmek için en azından Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler, Karanlığın Sol Eli, Yerdeniz Büyücüsü gibi kitaplarını okumuş olarak “derse” gelmek gerekiyor.
Kitabın üçüncü bölümü de benzer üslupla tastamam Philip K. Dick’e ayrılmış. Bilim-kurgunun bu öncü ve çok çok önemli yazarı kendisine verilen değeri fazlasıyla haketmiş bir yaratıcıdır. Philip K. Dick’in Karanlık Kehanetleri başlıklı yazıda Douglas Kellner ve Steven Best’i okuyoruz. Sözkonusu deneme o denli muhteşem ve etkileyici ki 143. sayfada kitabı yüzüstü bırakıp bilgisayar başına koştuğumu ve size bu satırları yazdığımı itiraf edeyim. Philip k. Dick’in nihilist teknokapitalizm ve apokaliptik dünya tasarımlarını yazarlar öylesine vurucu bir şekilde anlatmış ki ürpermemek mümkün değil. Post-modern çağ kapitalizminin bizi götürmekte olduğu felaketler dünyası hakkındaki vizyoner yaratıcılığıyla Philip K. Dick’in edebiyattaki saygın yerini ne kadar haklı olarak edindiğini panik ve kaygılar içinde görüyoruz. Kitabın bu noktada ikinci ve en büyük zirvesini yaptığını belirtmeliyim. Bu yazının ardından Stanislaw Lem’in Philip K.Dick’in bilim-kurgudaki öncü ve yaratıcı rolünü betimlediği çok güçlü bir deneme geliyor. Ve sonra sözü Philip K. Dick’in kendisi alıyor. Kitabın son bölümünde ise bilgisayar ağırlıklı ortamların hüküm sürdüğü 1980 sonrası Siberpunk kültürüne giriliyor. Bu bölümde Ballard’la yapılmış bir söyleşiyi de okuyoruz. Kitap Türkiye ve dünyada yayınlanan bilim-kurgu dergilerinin sıralanıp okura adres gösterilmesiyle sona eriyor.
“Başka Dünyalar Mümkün” bilim-kurgu, siberpunk ve distopyalar hakkında derli toplu bilgi edinmek isteyenlerin yararlanabileceği değerli bir kitap. Ucuz okumalardan sıkılmış ve geleceğin karanlık dünyasında bizi bekleyen sorunsallarla cebelleşmeyi tercih edecek “hardcore” okur için ise gerçek bir düşünsel egzersiz. Bu kitabı geleceğin edebiyat ve düşünce dünyasında izleyici olarak olsa bile kendine yer ayırtmak isteyen tüm okurlara öneririm. Okurlara tek bir uyarım vardır. Bu değerli kitabı okurken bazı bilim-kurgu şaheserlerini okumamış olmanın eksikliğini hissedebilirsiniz. Philip K. Dick’in Mars’ta Zaman Kayması, Ubik, Albemuth Özgür Radyosu, sonradan Blade Runner filmine esin kaynağı olacak Androidler Elektronik Koyun Düşler mi? adlı kitapları, Orwell’in 1984’ü, Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı, Wells’in Zaman Makinası, Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451, Ursula K.Leguin’in Mülksüzler, Yerdeniz Büyücüsü ve Karanlığın Sol Eli, Stanislaw Lem’in Solaris’i ve bir distopya değil heterotopya olmasına rağmen Delany’nin Triton’u gibi önemli eserler okunmuş olarak bu kitaba girildiğinde edinilecek sentez çok daha güçlü olacaktır.
Üçüncü bin yılın edebiyatına; daha doğrusu gerçeğin çölüne hoşgeldiniz...
Başka Dünyalar Mümkün Bilimkurgu-Siberpunk-Siyaset Derleyen: K. Murat Güney 247 Sayfa - Deneme Varlık Yayınları
Başka Dünyalar Mümkün
Davetsiz geldiler ve uğurlamasız gittiler. Ama iz bırakmayı bildiler. Davetsiz Misafir adlı, 2000’li yılların hemen başlarında kültür ortamlarında tebaruz etmiş dergiden söz etmekteyiz. On sayı yayınlanan dergi, okurumuzun derin bir ilgisizliğiyle yüzyüze kaldıysa da bunu uzun yapmadı. Edebiyatta ve sanatta gerçekten öncü olanın, avangard olanın kaderinin böyle olduğunu bilebilecek, iyi yetişmiş gençlerdi onlar. Seçtikleri alan bilim-kurgu idi. Bunun böyle olmasını doğal karşıladılar ve dergi kapanmış olmasına rağmen yollarına devam etmesini bildiler. Nasıl mı? Bilim-kurgu kavramının şanına yaraşır bir tarzda: www.davetsizmisafir.org adresinde güncel yazılarını bulabilirsiniz.
Davetsiz Misafir tayfası, kelamı sanal ortamlara yıkarak, böylece topu taca atıp iç huzuruna erecek modellerden oluşmuyor. Malumaliniz Z Kuşağı bunlar. Zero yılından vizyona girmenin böyle bir şanı var. Söz konusu tayfa kuşağının şanına yaraşır bir iş yapmış; son derecede başarılı bir kitap çıkarmış: “Başka Dünyalar Mümkün”.
Varlık Yayınları’ndan çıkan “Başka Dünyalar Mümkün”ün adına takılıp 1990’lı yıllardan itibaren dünya muhalif hareketinin sloganı olmuş bu klişeden yola çıkarak tekdüze siyasi kitaplardan bir tane daha çıktı diye düşünmeyiniz. “Başka Dünyalar Mümkün” dört dörtlük bir derleme. Bilimkurgu, Siberpunk ve Siyaset konularına odaklanmış kitap birçok yönden incelemeye, dikkatle okumaya değer, son dercede nitelikli denemelerden mürekkep.
“Başka Dünyalar Mümkün”, normalde bir üniversite yayınevinin, Tübitak’ın ya da gönüllü bir kuruluşun veyahut da ihtisas yayıncılığı yapan bir yayınevinin alanına giren görevleri adanmış bir ruhla üstleniyor. Derleyiciler, ülkemizde yeterince bilinmeyen, okunmayan fakat aslında edebiyatın en zorlu ve en önemli alanı olan bilim-kurguyu tanıtmak ve sevdirmek gibi bir işi kendilerine misyon edinmiş. Bu nedenle ortaya didaktik ve okuma zevki vermeyen bir kitap çıktığını düşünmeyin asla. Bilakis kitabı büyük bir zevkle okudum. Hatta bu yıl okuduğum az sayıdaki değerli eserin arasına koydum. Bunda en büyük etken derleyicilerin; bilim-kurgu türünü incelerken bu alana; - onların “hardcore” dediği ama benim bu ismi uygun bulmadığım için Ortodoks dediğim - Asimov, Arthur C. Clark, Heinlein gibi katı pozitivist, teknolojiye tapınan, uzak uzay maceraları anlatan, bir nevi bilim-kurgu pikaresklerini savunan yazarların değil de distopyacılar gözünden bakmasıydı. Kitabın derleyicileri açıkça söylemeseler de distopyayı edebiyatın en önemli alanı olarak görmekteler ve bu konuda yerden göğe haklılar. Zaten kitabı önemli kılan da bu. Çünkü 20. Yüzyıl’a damgasını vuran distopyacılar Ursula K. Le Guin, Stanislaw Lem, George Orwell, Yevgeni Zamyatin, Ray Bradbury, Philip K. Dick, Aldous Huxley ve eserleri hakkındaki değerlendirmeler devreye girdiği anda kitap gerçek bir düşünsel şölene, bir metaforlar geçidine, yüksek edebiyat ögelerinin derinlemesine kullanıldığı bir alegoriler tayfına dönüşmekte. Ortaya çıkan bu tablo içinde insanlığın önüne gelmiş ve gelmekte olan en ağır “dosyalar” derinlemesine tartışılmakta. Dolayısıyla kitap, misyonunun ötesine geçerek edebiyatımıza, yabancı olduğu alanlardan önemli derinlikler taşımayı başarmakta.
Derleyici Murat Güney’in bilim-kurgu türünün önemini ve güncel siyasal ve felsefi alana etkisini anlattığı sağlam bir önsözün ardından kitap, tür hakkında hiçbir fikir sahibi olmayanların bile bilim-kurgu ile normal edebiyat arasındaki temel ayırıcı özellikleri kavramasını sağlayabilecek son derecede açık ve okunaklı bir Samuel Delany söyleşisi ile başlıyor. Hemen ardından 20. Yüzyıl’ın en önemli bilim-kurgu romancılarından Stanislaw Lem’in bilim-kurgu’nun ne olduğunu betimleyen muhteşem bir denemesini okuyoruz ve ondan sonra çok önemli bir bilim-kurgu yazarı olan Ursula K. Le Guin’in meseleyi biraz feministçe ele alan, bilim-kurgu içinde kadının yerini irdeleyen, muhteşem bir edebi lezzete sahip kısa makalesini okuyoruz. Bunun ardından gelen Asimov söyleşisi ise bilim-kurgu hakkında klasik denebilecek yargıları insicamlı bir şekilde sıralarken kitabın temposunu ve gradosunu düşürüyor. Bilim-kurgunun Barbara Cartland’ı sayılan best-seller yazarı Asimov 14 yaş zekasına hitap eden apolitik fikirleriyle biraz hafifleme duygusu yaratıyorsa da türün vazgeçilmezlerinden olduğu için fikirlerini bilinmesinde yine de yarar var.
Kitabın ikinci bölümü “Ütopyalar ve Ütopyacılık” başlığını taşıyor. Bu bölüme bilim-kurgu tarihinde önemli bir yer işgal eden Zaman Makinası’nın yazarı Wells’in Avusturalya halkına seslendiği manifesto niteliği taşıyan, 19 Ocak 1939 tarihinde ABC’de yayınlanmış ünlü konuşması ile başlanıyor. Ardından düşünsel ve edebi boyutuyla bilim-kurgu alemini çok meşgul etmiş bir yazar olan Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler romanı hakkında Judah Bierman’ın kaleme almış olduğu kritiği okuyoruz. Ondan sonra gelen denemede ise ünlü Marksist düşünür Frederic Jameson’un yine Ursula K. Le Guin’i inceleyen muhteşem bir yazısını okuyoruz. Jameson’un yazısı o denli güçlü bir deneme ki, kitabın zirvelere vurmasını sağlıyor. John Fekete’nin Mülksüzler ve Triton: Ütopyacı Bilim-kurguda Birey ve Düzen incelemesinin ardından yine Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler romanını irdeleyen ve Triton’la kıyaslayan bir Samuel Delany söyleşisi okuyoruz.
Başka Dünyalar Mümkün’ün ikinci bölümü çok yerinde bir davranışla Ursula K. Le Guin’e adanmış gibi gözüküyor. Düşünsel anlamda büyük dönüşümleri ateşleyen romanların yazarı olan Ursula K. Le Guin’in önemini sizlere birkaç satır içinde anlatmamız mümkün değil. İşin kötüsü bu kitabı okuduğunuzda da bunu kolayca çözmeniz mümkün değil. Çünkü burada kitabın taşıdığı temel sorun gündeme geliyor. Bu tür sofistike düşünsel kitapların klasik handikapı olmak üzere, bu denemelerden tat alabilmek, bilgi damıtabilmek için en azından Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler, Karanlığın Sol Eli, Yerdeniz Büyücüsü gibi kitaplarını okumuş olarak “derse” gelmek gerekiyor.
Kitabın üçüncü bölümü de benzer üslupla tastamam Philip K. Dick’e ayrılmış. Bilim-kurgunun bu öncü ve çok çok önemli yazarı kendisine verilen değeri fazlasıyla haketmiş bir yaratıcıdır. Philip K. Dick’in Karanlık Kehanetleri başlıklı yazıda Douglas Kellner ve Steven Best’i okuyoruz. Sözkonusu deneme o denli muhteşem ve etkileyici ki 143. sayfada kitabı yüzüstü bırakıp bilgisayar başına koştuğumu ve size bu satırları yazdığımı itiraf edeyim. Philip k. Dick’in nihilist teknokapitalizm ve apokaliptik dünya tasarımlarını yazarlar öylesine vurucu bir şekilde anlatmış ki ürpermemek mümkün değil. Post-modern çağ kapitalizminin bizi götürmekte olduğu felaketler dünyası hakkındaki vizyoner yaratıcılığıyla Philip K. Dick’in edebiyattaki saygın yerini ne kadar haklı olarak edindiğini panik ve kaygılar içinde görüyoruz. Kitabın bu noktada ikinci ve en büyük zirvesini yaptığını belirtmeliyim. Bu yazının ardından Stanislaw Lem’in Philip K.Dick’in bilim-kurgudaki öncü ve yaratıcı rolünü betimlediği çok güçlü bir deneme geliyor. Ve sonra sözü Philip K. Dick’in kendisi alıyor. Kitabın son bölümünde ise bilgisayar ağırlıklı ortamların hüküm sürdüğü 1980 sonrası Siberpunk kültürüne giriliyor. Bu bölümde Ballard’la yapılmış bir söyleşiyi de okuyoruz. Kitap Türkiye ve dünyada yayınlanan bilim-kurgu dergilerinin sıralanıp okura adres gösterilmesiyle sona eriyor.
“Başka Dünyalar Mümkün” bilim-kurgu, siberpunk ve distopyalar hakkında derli toplu bilgi edinmek isteyenlerin yararlanabileceği değerli bir kitap. Ucuz okumalardan sıkılmış ve geleceğin karanlık dünyasında bizi bekleyen sorunsallarla cebelleşmeyi tercih edecek “hardcore” okur için ise gerçek bir düşünsel egzersiz. Bu kitabı geleceğin edebiyat ve düşünce dünyasında izleyici olarak olsa bile kendine yer ayırtmak isteyen tüm okurlara öneririm. Okurlara tek bir uyarım vardır. Bu değerli kitabı okurken bazı bilim-kurgu şaheserlerini okumamış olmanın eksikliğini hissedebilirsiniz. Philip K. Dick’in Mars’ta Zaman Kayması, Ubik, Albemuth Özgür Radyosu, sonradan Blade Runner filmine esin kaynağı olacak Androidler Elektronik Koyun Düşler mi? adlı kitapları, Orwell’in 1984’ü, Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı, Wells’in Zaman Makinası, Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451, Ursula K.Leguin’in Mülksüzler, Yerdeniz Büyücüsü ve Karanlığın Sol Eli, Stanislaw Lem’in Solaris’i ve bir distopya değil heterotopya olmasına rağmen Delany’nin Triton’u gibi önemli eserler okunmuş olarak bu kitaba girildiğinde edinilecek sentez çok daha güçlü olacaktır.
Üçüncü bin yılın edebiyatına; daha doğrusu gerçeğin çölüne hoşgeldiniz...
Başka Dünyalar Mümkün Bilimkurgu-Siberpunk-Siyaset Derleyen: K. Murat Güney 247 Sayfa - Deneme Varlık Yayınları
Radikal Kitap’ta 12 Ekim 2007'de yayımlanmıştır.