Eskiden Mardin'in en zengin adamı Abbas Galo idi. Toptancılık yapardı. 3 Ford kamyonu vardı. Kimsenin doğru dürüst evi yokken Cumhuriyet Meydanı'nda 5 katlı apartmanı vardı. Bu işini bilen adam şakacı ve muzipti. Bir gün Suriye'den bir çuval bardak getirmiş. Hamala demiş ki: "Sana bugün para mı vereyim, nasihat mi?" Hamal biraz düşünmüş. "Bugüne kadar hep para verdin. Bugün de nasihat ver!" "O halde taşı şu çuvalı!" demiş bizimki. Hamal çuvalı taşımış, birlikte yürümüşler. Yolda önceleri hiç konuşmamış Abbas Galo. Apartmanın girişinde konuşmaya başlamış: "Eğer köyünde, bütün köylüler sana çalışacağız, seni muhtar yapacağız derlerse inanma!" Hamal, "Eeeeeyyy?" demiş birinci katın merdiven arasında. "Seni belediye başkanı yapacağız deseler, davul zurna çalıp oynasalar? İnanma!" "Eeeeeyyy?" demiş hamal ikinci katın merdiven sahanlığında. "Eğer bütün halk, muhtarlar, belediye başkanları sana kalk, seni milletvekili yapacağız deseler inanma!" "Eeeeeyyy?" demiş bir sonraki nasihati dinlemek isteyen hamal üçüncü katta. "Eğer bütün halk ve partililer seni bakan yapacağız derlerse sakın inanma!" "Eeeeeyyy?" demiş taşıdığı yükün altında imanı gevreyen hamal farklı bir nasihat dinlemek umuduyla dördüncü katın merdiven sahanlığında. "Eğer bütün milletvekilleri ve halk toplansa, seni başbakan yapacağız deseler, davul zurna ile gelseler, sakın inanma!" demiş beşinci katın merdivenlerini çıkarken Abbas Galo. Bunun üzerine tepesi atan hamal beşinci kattaki merdiven sahanlığındaki pencereden bardak dolu çuvalı aşağı atmış. Olanları ağzı açık bir şekilde seyreden bizimkine hamal şöyle seslenmiş: "Sen de git bak, eğer bir bardak sağlam kalmışsa sen de inanma! Ulan eşek oğlu eşek! Ben bir hamal adamım, bana ne lâzım milletvekili, başbakan olmak?"
Her gün ekâbirlerimizin nutuklarını dinliyoruz. Milli gelir şu kadar olacak, şöyle kalkınıyoruz, böyle büyüyoruz...(Oysa bütün kadınlarımız türban takmış, erkeklerimiz kadınlarla tokalaşmıyor, dinci ve aşırı sağcı olmuşuz!) Oysa evi barkı olmayan bizler, parası pulu olmayan bizler; milyon dolarları, villaları, fabrikaları, şirketleri olanlar onlar. Savaşa giden bizim çocuklarımız. Onların ki bedelli askerlik yapar. Bizim çocuklarımızı imam hatibe yollamak isterler, kendilerinki Amerikalarda özel okullarda okur. Bize her gece, bir toplantıda birkaç mankenle birlikte Ahmet Kaya'ya hamasi nutuklar atıp, çatal fırlatan Reha Muhtar'ın Gülşen'le aşkını izletirler. Oysa biz aç, sefil ve çaresiziz. Onları izler mutlu oluruz(!) Onların çikolata, perde, yumurta fabrikaları vardı. Bizimse hastalansak doktora gidecek paramız yok. Ama bizi de bu ülkeyi kendileri kadar(?!) sevmeye zorladılar(!)
Bize yıllardır cam dolu çuval taşıttılar ama biz Abbas Galo'nun hamalı kadar olamadık. O çuvalı koruyarak taşıdık. Onlar din, iman, vatan, bayrak, millet edebiyatıyla ense yapıp köşe oldular. Bu kutsal kavramları ticarete döktüler. Biz inançsız ve vatan haini olduk(?!) Türk komprador burjuvazisi ve Kürt toprak ağaları-Kürt burjuvazisini de yaratarak-bu ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını aralarında bölüştüler. Yalancıktan bir bölücülük(?!) oyunu buldular, biz inandık ve oynadık, onlar gülüp seyrettiler.
Önlerimize bir demokrasicilik oyunu koydular. Onlar hep milletvekili, belediye başkanı oldular; biz, muhtar bile olamadık! Onları hep seçtik ama hiç seçilmedik. O çuvalı bize iyi taşıttılar. Biz de sadık insanlar çıktık. O çuvalı iyi tuttuk, hiç yere bırakmadık. Bizi uyuttular! Ama hiç Abbas Galo'nun çuvalını taşıyan hamal kadar tepki vermedik!
Abbas Galo'nun Çuvalı
Eskiden Mardin'in en zengin adamı Abbas Galo idi. Toptancılık yapardı. 3 Ford kamyonu vardı. Kimsenin doğru dürüst evi yokken Cumhuriyet Meydanı'nda 5 katlı apartmanı vardı. Bu işini bilen adam şakacı ve muzipti. Bir gün Suriye'den bir çuval bardak getirmiş. Hamala demiş ki: "Sana bugün para mı vereyim, nasihat mi?" Hamal biraz düşünmüş. "Bugüne kadar hep para verdin. Bugün de nasihat ver!" "O halde taşı şu çuvalı!" demiş bizimki. Hamal çuvalı taşımış, birlikte yürümüşler. Yolda önceleri hiç konuşmamış Abbas Galo. Apartmanın girişinde konuşmaya başlamış: "Eğer köyünde, bütün köylüler sana çalışacağız, seni muhtar yapacağız derlerse inanma!" Hamal, "Eeeeeyyy?" demiş birinci katın merdiven arasında. "Seni belediye başkanı yapacağız deseler, davul zurna çalıp oynasalar? İnanma!" "Eeeeeyyy?" demiş hamal ikinci katın merdiven sahanlığında. "Eğer bütün halk, muhtarlar, belediye başkanları sana kalk, seni milletvekili yapacağız deseler inanma!" "Eeeeeyyy?" demiş bir sonraki nasihati dinlemek isteyen hamal üçüncü katta. "Eğer bütün halk ve partililer seni bakan yapacağız derlerse sakın inanma!" "Eeeeeyyy?" demiş taşıdığı yükün altında imanı gevreyen hamal farklı bir nasihat dinlemek umuduyla dördüncü katın merdiven sahanlığında. "Eğer bütün milletvekilleri ve halk toplansa, seni başbakan yapacağız deseler, davul zurna ile gelseler, sakın inanma!" demiş beşinci katın merdivenlerini çıkarken Abbas Galo. Bunun üzerine tepesi atan hamal beşinci kattaki merdiven sahanlığındaki pencereden bardak dolu çuvalı aşağı atmış. Olanları ağzı açık bir şekilde seyreden bizimkine hamal şöyle seslenmiş: "Sen de git bak, eğer bir bardak sağlam kalmışsa sen de inanma! Ulan eşek oğlu eşek! Ben bir hamal adamım, bana ne lâzım milletvekili, başbakan olmak?"
Her gün ekâbirlerimizin nutuklarını dinliyoruz. Milli gelir şu kadar olacak, şöyle kalkınıyoruz, böyle büyüyoruz...(Oysa bütün kadınlarımız türban takmış, erkeklerimiz kadınlarla tokalaşmıyor, dinci ve aşırı sağcı olmuşuz!) Oysa evi barkı olmayan bizler, parası pulu olmayan bizler; milyon dolarları, villaları, fabrikaları, şirketleri olanlar onlar. Savaşa giden bizim çocuklarımız. Onların ki bedelli askerlik yapar. Bizim çocuklarımızı imam hatibe yollamak isterler, kendilerinki Amerikalarda özel okullarda okur. Bize her gece, bir toplantıda birkaç mankenle birlikte Ahmet Kaya'ya hamasi nutuklar atıp, çatal fırlatan Reha Muhtar'ın Gülşen'le aşkını izletirler. Oysa biz aç, sefil ve çaresiziz. Onları izler mutlu oluruz(!) Onların çikolata, perde, yumurta fabrikaları vardı. Bizimse hastalansak doktora gidecek paramız yok. Ama bizi de bu ülkeyi kendileri kadar(?!) sevmeye zorladılar(!)
Bize yıllardır cam dolu çuval taşıttılar ama biz Abbas Galo'nun hamalı kadar olamadık. O çuvalı koruyarak taşıdık. Onlar din, iman, vatan, bayrak, millet edebiyatıyla ense yapıp köşe oldular. Bu kutsal kavramları ticarete döktüler. Biz inançsız ve vatan haini olduk(?!) Türk komprador burjuvazisi ve Kürt toprak ağaları-Kürt burjuvazisini de yaratarak-bu ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını aralarında bölüştüler. Yalancıktan bir bölücülük(?!) oyunu buldular, biz inandık ve oynadık, onlar gülüp seyrettiler.
Önlerimize bir demokrasicilik oyunu koydular. Onlar hep milletvekili, belediye başkanı oldular; biz, muhtar bile olamadık! Onları hep seçtik ama hiç seçilmedik. O çuvalı bize iyi taşıttılar. Biz de sadık insanlar çıktık. O çuvalı iyi tuttuk, hiç yere bırakmadık. Bizi uyuttular! Ama hiç Abbas Galo'nun çuvalını taşıyan hamal kadar tepki vermedik!