“Atımı/bir yerde durmamanın/ güzelliğine bağladım” diyor bir şiirinde Kemal Özer. Çok doğru bir yerde durarak böyle diyor. Her şeyin sahtesinin arttığı bir zamandayız. Rakının sahtesi öldürücü. Şairin sahtesi de öldürücü. Ancak, bedeni değil ruhlarımızı öldürür sahte şiir. Sahici şairlerin değeri daha bir artıyor bu zamanda. Kemal Özer gibi şiir emekçileri ruhumuzu ve vicdanımızı temize çekiyor.
Kemal Özer bir şiir emekçisidir. On beş kitaplık bir şiir bütünü ile emekçi nitelemesininden fazlası gerekiyor onun için. Şiirin dışında, seçme, derleme, çeviri, çocuk, öykü, deneme, gezi, anı, günlük, söyleşi; ellinin üstünde yapıt. Bu önemli bir toplamdır. Kemal Özer aynı zamanda yazı emekçisidir. Bunca yapıt yaratmıştır ama hiç bir zaman çok-satar olmamıştır. Çok-satar olmamakla birlikte hep çok yazar olmuştur, olumlu anlamda. Çünkü yazı ile kurulmuş bir dünyanın ortasında, dünyanın yazı ile daha iyi olacağı düşüne sahiptir.. Yapıtları bu sahipliğin kanıtları, örnekleridir.
Kemal Özer çok yalın yazar. Yalınlığı, Kemal Özer’e özgü, özel bir yalınlıktır. Günlük dilde yalın yazmanın tehlikesi de var. Her şair, şiiriyle geleceğe kalmak ister. Zaman içinde dil değişir. Değişen dille birlikte şiir de hükümden düşebilir. Günlük yalın dilin içeriği, içerdiği düşünsel içerik/felsefe işte bu noktada önem kazanır. Örnekse Yunus; “Sana ibret gerek ise/ Gel göresin bu sinleri/ Ger taş ise eriyesin/ Bakıp göricek bunları/...” Bu yalın anlatımla birlikte, ölümün zamana ve insana nasıl hükmettiğini taş gibi bir ağırlıkla, hatta ölüm gibi bir ağırlıkla anlatıyor koca Yunus. Anlatıyor ve biz de anlıyoruz.
“Ay tolun bolsa, elgin istemes” atasözü Kaşgarlı Mahmut’un Divânü Lugâti’t-Türk’ünde yer alır. Bugünkü dilimizde anlamı, dolunayı elle göstermek gerekmez, demektir. Dil değişmiş, ancak yalın içerik günümüze değin gelebilmiştir. Kemal Özer’in şiirlerinde bu yalınlık ve bu dolu içerik birlikte bulunur.
Güncel ve ortalama değil, ama yaşanılan günlerin şiirini yazmak, bu toprağın üstündeki insanı gözden kaçırmamak önemlidir. Bunun için geniş bakmak gerekir.
Bir cankurtaran şair diye niteleyebiliriz. Acının izinde. Nerede bir acı var, şair ilk yetişen. Hemen orada. Kemal Özer’in salt şiir kitaplarının izini sürdüğümüzde, tüm yönleriyler ülkenin ve dünyanın haritası ile karşı karşıya kalırsınız; insan haritası, aşk, acı sevinç ve umut haritası...
Kemal Özer, Kübalı bir atletin 400 ve 800 metre olimpiyat şampiyonluğuna şiir yazacak denli dünyanın farkındadır. Aynı zamanda “Yaralı Temmuz Semahı” ile de ülkemizi yakan acıların peşine düşer. Hem ülkenin hem dünyanın takipçisidir. İspanya’da 1975’de öldürülen beş kişi onun şiirinde boylu boyunca uzanıp yatmaktadır. Şairin duyarlı dizelerinin kucağında yoldaşça sarmalanmıştır. Süreklilik, yeniden kültürel üretim sürecin ana düsturu. Şair, sarmal bir gelişim içinde kendini sürekli yenileyerek geleceğe köprü kuruyor.
1973 yılında yayımlanan “Kavganın Yüreği” adlı kitabı ile şiirinde bir aşma örneği göstermiştir. Toplumcu düşünce ve anlayış ile şiirini yoğurmaya başlamıştır bu yapıtla birlikte. Kitaptaki ilk şiirin başlığı; ÜZGÜNÜM AMA ÖVÜNÜYORUM; “bunca geç kaldığıma üzgünüm/ bulanıklıktan sıyırıp yaşamı/ açmakta çalışkan ellere…” Burada, kraldan çok kralcı olup, şairin kendisine haksızlık ettiğini söyleyebiliriz. “Üzgün” olduğu dönemde İkinci Yeni şiir anlayışına yakın şiirler yazmıştır. Ancak, bu dönemdeki şiir macerası bir sonraki aşma halini hazırlamıştır. Bu anlamda geniş bir şiirsel zeminin kuruluşundan sonra gelen bir aşmadır “Kavganın Yüreği.” Bu dönemse günümüze değin sarmal gelişimini sürdürmüştür. Portekiz Gine’sinde öldürülen devrimci önder Amilcar Kabral’dan, Aşık Veysel’e, serçelere, kırlangıçlara ağustos böceklerine, yaralı temmuzlara…
Şairin hayatı şiire dahil midir? Evet!. Şairin hayatı her yönüyle şiire dahildir. Kemal Özer, şiir tarihimize geçen bir “Kavganın Yüreği özeleştirisi” ile hayatını ve hayatı şiire dahil etmiştir. Egoları kendilerinden iri olan piyasa şairleri böyle bir özeleştiriyi yapamazlar. Şair hayattan sorumludur. İnsanın acısına yabancı şair, insana da şiire de yabancıdır.
Kemal Özer; Sahtenin Bolluğunda Gerçeğin Yüceliği
“Atımı/bir yerde durmamanın/ güzelliğine bağladım” diyor bir şiirinde Kemal Özer. Çok doğru bir yerde durarak böyle diyor.
Her şeyin sahtesinin arttığı bir zamandayız. Rakının sahtesi öldürücü. Şairin sahtesi de öldürücü. Ancak, bedeni değil ruhlarımızı öldürür sahte şiir. Sahici şairlerin değeri daha bir artıyor bu zamanda. Kemal Özer gibi şiir emekçileri ruhumuzu ve vicdanımızı temize çekiyor.
Kemal Özer bir şiir emekçisidir. On beş kitaplık bir şiir bütünü ile emekçi nitelemesininden fazlası gerekiyor onun için. Şiirin dışında, seçme, derleme, çeviri, çocuk, öykü, deneme, gezi, anı, günlük, söyleşi; ellinin üstünde yapıt. Bu önemli bir toplamdır. Kemal Özer aynı zamanda yazı emekçisidir. Bunca yapıt yaratmıştır ama hiç bir zaman çok-satar olmamıştır. Çok-satar olmamakla birlikte hep çok yazar olmuştur, olumlu anlamda. Çünkü yazı ile kurulmuş bir dünyanın ortasında, dünyanın yazı ile daha iyi olacağı düşüne sahiptir.. Yapıtları bu sahipliğin kanıtları, örnekleridir.
Kemal Özer çok yalın yazar. Yalınlığı, Kemal Özer’e özgü, özel bir yalınlıktır. Günlük dilde yalın yazmanın tehlikesi de var. Her şair, şiiriyle geleceğe kalmak ister. Zaman içinde dil değişir. Değişen dille birlikte şiir de hükümden düşebilir. Günlük yalın dilin içeriği, içerdiği düşünsel içerik/felsefe işte bu noktada önem kazanır. Örnekse Yunus; “Sana ibret gerek ise/ Gel göresin bu sinleri/ Ger taş ise eriyesin/ Bakıp göricek bunları/...” Bu yalın anlatımla birlikte, ölümün zamana ve insana nasıl hükmettiğini taş gibi bir ağırlıkla, hatta ölüm gibi bir ağırlıkla anlatıyor koca Yunus. Anlatıyor ve biz de anlıyoruz.
“Ay tolun bolsa, elgin istemes” atasözü Kaşgarlı Mahmut’un Divânü Lugâti’t-Türk’ünde yer alır. Bugünkü dilimizde anlamı, dolunayı elle göstermek gerekmez, demektir. Dil değişmiş, ancak yalın içerik günümüze değin gelebilmiştir.
Kemal Özer’in şiirlerinde bu yalınlık ve bu dolu içerik birlikte bulunur.
Güncel ve ortalama değil, ama yaşanılan günlerin şiirini yazmak, bu toprağın üstündeki insanı gözden kaçırmamak önemlidir. Bunun için geniş bakmak gerekir.
Bir cankurtaran şair diye niteleyebiliriz. Acının izinde. Nerede bir acı var, şair ilk yetişen. Hemen orada. Kemal Özer’in salt şiir kitaplarının izini sürdüğümüzde, tüm yönleriyler ülkenin ve dünyanın haritası ile karşı karşıya kalırsınız; insan haritası, aşk, acı sevinç ve umut haritası...
Kemal Özer, Kübalı bir atletin 400 ve 800 metre olimpiyat şampiyonluğuna şiir yazacak denli dünyanın farkındadır. Aynı zamanda “Yaralı Temmuz Semahı” ile de ülkemizi yakan acıların peşine düşer. Hem ülkenin hem dünyanın takipçisidir. İspanya’da 1975’de öldürülen beş kişi onun şiirinde boylu boyunca uzanıp yatmaktadır. Şairin duyarlı dizelerinin kucağında yoldaşça sarmalanmıştır.
Süreklilik, yeniden kültürel üretim sürecin ana düsturu. Şair, sarmal bir gelişim içinde kendini sürekli yenileyerek geleceğe köprü kuruyor.
1973 yılında yayımlanan “Kavganın Yüreği” adlı kitabı ile şiirinde bir aşma örneği göstermiştir. Toplumcu düşünce ve anlayış ile şiirini yoğurmaya başlamıştır bu yapıtla birlikte. Kitaptaki ilk şiirin başlığı; ÜZGÜNÜM AMA ÖVÜNÜYORUM; “bunca geç kaldığıma üzgünüm/ bulanıklıktan sıyırıp yaşamı/ açmakta çalışkan ellere…” Burada, kraldan çok kralcı olup, şairin kendisine haksızlık ettiğini söyleyebiliriz. “Üzgün” olduğu dönemde İkinci Yeni şiir anlayışına yakın şiirler yazmıştır. Ancak, bu dönemdeki şiir macerası bir sonraki aşma halini hazırlamıştır. Bu anlamda geniş bir şiirsel zeminin kuruluşundan sonra gelen bir aşmadır “Kavganın Yüreği.” Bu dönemse günümüze değin sarmal gelişimini sürdürmüştür. Portekiz Gine’sinde öldürülen devrimci önder Amilcar Kabral’dan, Aşık Veysel’e, serçelere, kırlangıçlara ağustos böceklerine, yaralı temmuzlara…
Şairin hayatı şiire dahil midir? Evet!. Şairin hayatı her yönüyle şiire dahildir. Kemal Özer, şiir tarihimize geçen bir “Kavganın Yüreği özeleştirisi” ile hayatını ve hayatı şiire dahil etmiştir. Egoları kendilerinden iri olan piyasa şairleri böyle bir özeleştiriyi yapamazlar.
Şair hayattan sorumludur. İnsanın acısına yabancı şair, insana da şiire de yabancıdır.