Kitap Çevirmenleri Birliği'nden yapılan açıklamada,"Devlet düşünceden hâlâ öcü gibi korkuyor, her fırsatta düşünce ve ifade özgürlüğünün önünü kesmeye uğraşıyor. Bunun son örneği, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde yatan meslektaşımız çevirmen Tonguç Ok'un entelektüel üretim faaliyeti için sipariş ettiği İspanyolca ve Kürtçe kitap ve dergilerin 'Türkçe değil' gerekçesiyle cezaevine sokulmaması kararıdır. Kararda, mahkumlar tarafından sipariş edilen kitap ve yayınların içeriğinin kontrol edilmesi, bunun için de çevrilmeleri gerektiği belirtilmektedir. Halbuki 12 Eylül hapishanelerinde bile, içerdekilerin yabancı yayın bulundurma, çeviri yapma hakları meşru bir talep olarak kabul görmüş, bugün çeviri ve yayın dünyasında yer alan kimi isimler ilk çevirilerine o dönemin hapishanelerinde başlamışlardır" denildi.
Açıklamada şu görüşlere de yer verildi:
"Yıllardır Türkiye'de çeviri çalışmalarına en ufak bir destek vermeyen, çeviriyi bir meslek olarak görmekte zorlanan ve çevirmenleri sadece mahkemelerde muhatap kabul eden Devlet, görünen o ki mahkumların kafasından geçebilecekleri de kontrol etmeyi kendine vazife edinerek çeviride sansürü daha çeviri yapılmadan başlatmaktadır!
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var: Devlet'in görevi vatandaşlık haklarını gasp etmek değil güvencesi olmaktır. Ülkedeki herkesin ulaşabildiği basılı eserlere ulaşmak cezaevinde zor koşullarda üreten meslektaşımız Tonguç Ok'un vatandaşlık ve en temel insan hakkıdır. Adalet ve Kültür Bakanlıklarını söz konusu hakların iadesi için acilen göreve çağırıyor, suçu her ne olursa olsun, cezaevine gönderilmiş bir insanın zihinsel üretimini denetlemeye veya biçimlendirmeye soyunarak meslektaşımızın işini yapmasını engelleyen bu sansürcü yaklaşımı kınıyor ve Tonguç Ok'un ve diğer mahkumların zihinsel üretim çabalarını destekliyoruz."
Cezaevinde Kitap Çevirmek Suç Oldu
Kitap Çevirmenleri Birliği'nden yapılan açıklamada,"Devlet düşünceden hâlâ öcü gibi korkuyor, her fırsatta düşünce ve ifade özgürlüğünün önünü kesmeye uğraşıyor. Bunun son örneği, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde yatan meslektaşımız çevirmen Tonguç Ok'un entelektüel üretim faaliyeti için sipariş ettiği İspanyolca ve Kürtçe kitap ve dergilerin 'Türkçe değil' gerekçesiyle cezaevine sokulmaması kararıdır. Kararda, mahkumlar tarafından sipariş edilen kitap ve yayınların içeriğinin kontrol edilmesi, bunun için de çevrilmeleri gerektiği belirtilmektedir. Halbuki 12 Eylül hapishanelerinde bile, içerdekilerin yabancı yayın bulundurma, çeviri yapma hakları meşru bir talep olarak kabul görmüş, bugün çeviri ve yayın dünyasında yer alan kimi isimler ilk çevirilerine o dönemin hapishanelerinde başlamışlardır" denildi.
Açıklamada şu görüşlere de yer verildi:
"Yıllardır Türkiye'de çeviri çalışmalarına en ufak bir destek vermeyen, çeviriyi bir meslek olarak görmekte zorlanan ve çevirmenleri sadece mahkemelerde muhatap kabul eden Devlet, görünen o ki mahkumların kafasından geçebilecekleri de kontrol etmeyi kendine vazife edinerek çeviride sansürü daha çeviri yapılmadan başlatmaktadır!
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var: Devlet'in görevi vatandaşlık haklarını gasp etmek değil güvencesi olmaktır. Ülkedeki herkesin ulaşabildiği basılı eserlere ulaşmak cezaevinde zor koşullarda üreten meslektaşımız Tonguç Ok'un vatandaşlık ve en temel insan hakkıdır. Adalet ve Kültür Bakanlıklarını söz konusu hakların iadesi için acilen göreve çağırıyor, suçu her ne olursa olsun, cezaevine gönderilmiş bir insanın zihinsel üretimini denetlemeye veya biçimlendirmeye soyunarak meslektaşımızın işini yapmasını engelleyen bu sansürcü yaklaşımı kınıyor ve Tonguç Ok'un ve diğer mahkumların zihinsel üretim çabalarını destekliyoruz."