18 Haziran cumartesi Pera Müzesi’nde Uluslararası PEN ile PEN Türkiye’nin ortaklaşa düzenlediği Söze Özgürlük! Edebiyat Festivali’nde muzır neşriyatın muzırlıkları tartışıldı. Etkinlik, PEN Türkiye Başkanı Tarık Günersel, PEN Türkiye Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı Halil İbrahim Özcan’ın konuşmaları ile Zeynep Oral’ın Duygu Asena Ödülü’nü Nevin Berktaş’a sunmasıyla başladı. Oral, ödülü sunarken Berktaş’ın “güleryüzlü mücadele”siyle dikkatleri çektiğini söyledi. Berktaş konuşmasında ödülü hapisteki arkadaşlarına ve ifade özgürlüğü kısıtlanan tüm yazarlara adadığını belirtti.
İlk panelde Belge Yayınları sahibi Ragip Zarakolu ile Avukat Haluk İnanıcı yer aldı. İnanıcı, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun 1927’de kurulduğunu ama esas olarak 1982 Anayasası dahilinde işlevsellik kazandığını söyledi. 10 kişilik kuruldaki üyelerin hem müstehcenlik açısından suç unsuru içerip içermediğini belirlemek için çıkan yayınları incelediklerini, hem de açılan davalarda bilirkişi olarak görev yaptıklarını açıklayarak uygulamadaki sıkıntılara değindi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çocukları koruma amacıyla ifade özgürlüğünü sınırlandırıcı değil, kısıtlayıcı kararlar aldıklarını söyledi.
Ragıp Zarakolu, 1980’lerde kurulun yalnızca müstehcen değil, sınıfsal içerikli yayınları da “muzır” kabul ederek poşetlediğini belirtti. Devletin kutsandığı faşizan düzenlerde yurttaşların hükümet tarafından korunup kollanması gereken çocuklar olarak kabul edildiklerini söyleyen Zarakolu, müstehcenliğe getirilen sınırlamalara erkek egemen toplumlarda sıkça rastlandığını da ekledi.
İkinci panelde Norveçli yazar Eugene Schoulgin, çevirmen İsmail Yerguz ve Sel Yayıncılık editörü Bilge Sancı, yine Elif Bereketli’nin moderatörlüğünde bir araya geldi. Schoulgin müstehcenliğin hayatın bir parçası olduğunu ve bunu reddetmenin ikiyüzlülük olacağını söyledi. Yerguz yargılanan kitapların orijinallerine internetten ve yurtdışından ulaşılabildiğini belirterek bu davaların yabancı dil bilmeyen okurları cezalandırmış olduğunu ekledi. Çevirmenlerin bir metnin içeriğini değiştirmediği sürece yazılanlardan sorumlu tutulamayacağını açıkladı.
Sancı darbe rejiminden beri aktif olan kurulun yaptıklarının yalnızca AKP hükümetine mal edilemeyeceğini söyledi. Sel Yayıncılık’ın bugüne dek 500’den fazla kitap yayımladığını ve bunların en az 10’una dava açıldığını, dava süreçlerinin yıpratıcı olduğunu, fakat caydırıcı olmadığını belirtti. Kurula karşı verilebilecek en büyük mücadelenin yayıncılığa otosansür uygulamadan devam etmeleri olacağını açıklayan Sancı, okurların da bu süreçte yayıncılara destek olabileceklerini söyledi.
PEN Söze Özgürlük! Paneli Gerçekleştirildi
18 Haziran cumartesi Pera Müzesi’nde Uluslararası PEN ile PEN Türkiye’nin ortaklaşa düzenlediği Söze Özgürlük! Edebiyat Festivali’nde muzır neşriyatın muzırlıkları tartışıldı. Etkinlik, PEN Türkiye Başkanı Tarık Günersel, PEN Türkiye Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı Halil İbrahim Özcan’ın konuşmaları ile Zeynep Oral’ın Duygu Asena Ödülü’nü Nevin Berktaş’a sunmasıyla başladı. Oral, ödülü sunarken Berktaş’ın “güleryüzlü mücadele”siyle dikkatleri çektiğini söyledi. Berktaş konuşmasında ödülü hapisteki arkadaşlarına ve ifade özgürlüğü kısıtlanan tüm yazarlara adadığını belirtti.
İlk panelde Belge Yayınları sahibi Ragip Zarakolu ile Avukat Haluk İnanıcı yer aldı. İnanıcı, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun 1927’de kurulduğunu ama esas olarak 1982 Anayasası dahilinde işlevsellik kazandığını söyledi. 10 kişilik kuruldaki üyelerin hem müstehcenlik açısından suç unsuru içerip içermediğini belirlemek için çıkan yayınları incelediklerini, hem de açılan davalarda bilirkişi olarak görev yaptıklarını açıklayarak uygulamadaki sıkıntılara değindi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çocukları koruma amacıyla ifade özgürlüğünü sınırlandırıcı değil, kısıtlayıcı kararlar aldıklarını söyledi.
Ragıp Zarakolu, 1980’lerde kurulun yalnızca müstehcen değil, sınıfsal içerikli yayınları da “muzır” kabul ederek poşetlediğini belirtti. Devletin kutsandığı faşizan düzenlerde yurttaşların hükümet tarafından korunup kollanması gereken çocuklar olarak kabul edildiklerini söyleyen Zarakolu, müstehcenliğe getirilen sınırlamalara erkek egemen toplumlarda sıkça rastlandığını da ekledi.
İkinci panelde Norveçli yazar Eugene Schoulgin, çevirmen İsmail Yerguz ve Sel Yayıncılık editörü Bilge Sancı, yine Elif Bereketli’nin moderatörlüğünde bir araya geldi. Schoulgin müstehcenliğin hayatın bir parçası olduğunu ve bunu reddetmenin ikiyüzlülük olacağını söyledi. Yerguz yargılanan kitapların orijinallerine internetten ve yurtdışından ulaşılabildiğini belirterek bu davaların yabancı dil bilmeyen okurları cezalandırmış olduğunu ekledi. Çevirmenlerin bir metnin içeriğini değiştirmediği sürece yazılanlardan sorumlu tutulamayacağını açıkladı.
Sancı darbe rejiminden beri aktif olan kurulun yaptıklarının yalnızca AKP hükümetine mal edilemeyeceğini söyledi. Sel Yayıncılık’ın bugüne dek 500’den fazla kitap yayımladığını ve bunların en az 10’una dava açıldığını, dava süreçlerinin yıpratıcı olduğunu, fakat caydırıcı olmadığını belirtti. Kurula karşı verilebilecek en büyük mücadelenin yayıncılığa otosansür uygulamadan devam etmeleri olacağını açıklayan Sancı, okurların da bu süreçte yayıncılara destek olabileceklerini söyledi.