Atölye yöneticisi ve değerli öykücümüz Zeynep Aliye ile söyleşi ve geçen yılki katılımcılardan görüşler:
Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi bu yıl da Öykü Atölyesi açıyor. 15 Şubat Cumartesi 14.00-16.30’da PEN ofisinde başlayacak olan atölye bağlamında PEN Öykü Atölyesi Başkanı ve atölye eğitmeni Zeynep Aliye ve geçen yılki katılımcılar ile görüştük. Geçen yıllarda Bu bağlamda Tarık Günersel, Feridun Andaç, Akgün Akova, Tanju Akleman, Sadık Aslankara, Hikmet Altınkaynak, Haydar Ergülen, Mustafa Balel, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Adnan Binyazar gibi yazarların da katkıda bulunduğu atölyenin yeni dönemine katılmak için bilgi 13.30-17.30 Tel: 0 212 292 00 26, ya da songul.erdogan@pen.org.tr kanalıyla edinilebilir. PEN adresi: İstiklal Cad. Beyoğlu İş Merkezi (Odakule karşısı) B Blok Kat:2
Soru: Zeynep Hanım, PEN Öykü Atölyesi 2014 başlamak üzere. Rehberliği önceki yıllarda olduğu gibi rehber sizsiniz. Neden öykü atölyesi?
Zeynep Aliye: Çağımız insanı genelde mutsuz ve hemen herkes yalnızlıktan şikayetçi. Oysa sorunun çözümü basit: “Kendi olarak bakıp görmek.” Daha ileri bir ifadeyle kendine has bir bakış açısına, bir üsluba, tarza sahip olmak gerekiyor. Atölyede katılımcıların içlerinde bastırılmış ben’i ortaya çıkabiliyor. Türkçenin olanaklarını daha etkili kullanıp kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlamak, amacımız..
-Nasıl bir program uyguluyorsunuz?
-Bu alandaki diğer atölyelerin, grupların çalışmalarını izledim. Uzun bir edebiyat öğretmenliği geçmişim var. Dört yıldır da atölye çalışması yapıyorum. Bütün bunların ışığında oluşturdum çalışma programımda uygulamalı eğitim modeli ağırlık kazandı. Yerli ve yabancı yazarlardan, şairlerden ağırlıklı olarak öykü türünde okumalar, onların çözümlemeler olacak. Ancak öykünün iki yakın türü olan şiir ve deneme üzerinde de durmalıyız. Hayata bir öykücü gözüyle bakmak verimli olur: tarafsız, incelemeci ve tabii ki evrensel değerler ışığında.
-Yaratıcı Yazarlık atölyeleri son yıllarda hızla arttı. Sizce bu ilgi neden?
-Dünyamızda ve özelde ülkemizde uzunca bir süredir işler kötü gidiyor; her şey çürüyor, kokuşuyor, kimliksizleşme had safhada. Toplum içinde yasaklarla, kurallarla, baskılarla kuşatılan, sıkıştırılan insan kendisini rahatlatacak bir çıkış noktası arıyor. Bu durumda öykü de kendini ifade etmesine müthiş olanak sağlayan bir tür olarak elinden tutuyor.
-Ama satılan kitapların türleri ve tirajlarına bakınca söylediğiniz kıstırılmışlık duygusunun kişileri edebiyata veya sanat ürünlerine yönelttiği gibi bir sonuca varmak zor.
-Bu arayış çıkmaz bir sokakta hüsranla da sonlanabilir, kişinin başka dünyaları keşfi sırasında kendisine ulaşmasıyla da sonlanabilir Varoluşuna anlam kazandırmak isteyenler için yazın atölyelerinin sonsuz önem taşıdığı görüşündeyim.
-Atölyedeki ders programınız, işlediğiniz konular neler diye sorsam?
-Şeylere bakma biçimi geliştiriyoruz bu arada. Herkesin kendine özgü bir bakış açısı olmalı. Ve sıkı bir gözlem becerisi geliştirilmeli. Gözlem çok önemli. Çevremizde her şeyin bir öyküsü olduğuna ancak hiçbir öyküye son biçilemeyeceğine inananlardanım. Her şeye ilk kez görmüşçesine telaşlı bir heyecanla bakmak çok eğlenceli, sevinç verici bir süreç. Ancak bunun için de duyarlıklarımızın üstündeki tozu silkeleyip atmak, eklemlerdeki pası temizlemek gerek.
-Keyifli bir süreç, desenize.
-Çok farklı meslek gruplarından öğrencilerimiz oldu bugüne dek. Atölye çalışmalarından ne büyük haz aldıklarını tahmin edemezsiniz. Tabii bunu başarmak için eğitmen olarak benim sıkıcı olmamam, dersin tempolu geçmesini sağlamam ve öğrencilerin yazma becerilerinde onların da fark ettikleri değişimler yaratabilmem gerekiyordu. Bugüne dek gerçekleştirdiğim atölye çalışmalarının büyük yararı oluyor tabii.
-Atölyede zaman zaman yazar konuklar ağırlıyorsunuz, değil mi?
-Salt edebiyat dünyasından değil, fotoğraf, resim gibi farklı disiplinlerden de konuklarımız oluyor. Öykü’nün tüm sanatsal disiplinlerin olmazsa olmazı olduğunu kabul etmeliyiz. Fotoğrafı, şiiri, resmi, mimariyi, dramayı, denemeyi, sinemayı içeren komplike bir alan. Bu bağlamda Tarık Günersel, Feridun Andaç, Akgün Akova, Tanju Akleman, Sadık Aslankara, Hikmet Altınkaynak, Haydar Ergülen, Mustafa Balel, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Adnan Binyazar gibi alanlarında yetkin ve farklı coğrafyalarda üretim veren kültür insanları konuk ettik, bu dönem de aynı etkinlikleri gerçekleştireceğiz.
-Sizce Yaratıcılık öğretilebilir bir şey mi?
-Her insanda yaratıcılık yetisi bulunduğunu ancak bunun ortaya çıkışını ketleyen süreçler olduğu kanısındayım. O kıvılcımların üstündeki külü silkeleyip atmak gerekiyor. Atölyemize katılarak bilgi ve deneyimlerini öğrencilerle paylaşan edebiyat ustalarımızın katkısı kuşkusuz büyük. Övünmek gibi olmasın ama sonuçta ortaya çıkan öykülere bakınca hayli başarılı olduğumuzu rahatça söyleyebilirim.
-Edebiyat dil demektir. En önemli malzemesidir dil. Ancak öykü söz konusu olduğunda dil daha da önem kazanır derler. Sizce?
-Öykü insan tekini ele alan, onu en gizli duygularına varıncaya dek ancak sıradanlığa, basitliğe düşmeden anlatabilen biricik edebi türdür. Öyküde esas olan kişilerin açıkladığı düşünceleri değil açıklayamadığı duygularıdır. Yani iyi öykücü dili bir sarraf gibi işler.
-Merak ettiğim bir konu var: Katılımcıların atölyede yazdığı öyküler bir yerde değerlendirilebiliyor mu?
-Katılımcıların öykülerini fanzinde topluyoruz. Fanzin çalışmamıza, Sokak Öyküleri adını verdik.
-Son bir soru. Hangi kesimden öğrenciler daha çok ilgi gösteriyor?
-Her yaş grubundan ve her sosyal kesimden arkadaşımız olduğunu söyleyebilirim.
Hem edebiyat hem hayat açısından verimli bir atölye dönemi dilerim.
PEN ÖYKÜ ATÖLYESİ KATILIMCILARINDAN GÖRÜŞLER:
Leyla Volkan Vural (gazeteci):”İki yıldır PEN öykü Atölyesine katılıyorum. Zeynep Aliye’nin önderliğinde işlediğimiz dersler, konuk yazarların ışığında öyle keyifli bir ortama dönüşüyor ki yaratıcı olmamak elde değil.”
Sevinç Onur Akıncı (cafe işletmecisi): “Yazıya dökemediğim hikayelerle meşguldü beynim. Ancak yazamıyordum. Zamansızlık mı, tembellik mi ya da başarısız olma korkusu mu; kalem kağıt ile buluşamayışımım nedenini bilmiyordum. Şimdi PEN’deyim. Hazırladığımız fanzinde birkaç öyküm yer alıyorsa, başarmışım demektir, benim için müthiş bir şey.”
Ayşıl Tokcan (yaşam koçu, avukat): “Yazarak ifade etmek hayal ettiğim bir hedefti. Öykü atölyesiyle bu tutkuya dönüştü”
Özlem Kabaş( özel sektörde çalışıyor): “Ailemden uzakta istanbul’da yaşıyorum. İstanbul müthiş bir şehir. Onun içinde olup da yazmamak için deli olmak gerekir. PEN’de hem iyi vakit geçiriyorum, hem de tanıştığım yazarlarla, geliştirdikleri teknikleri öğrenerek kendimi yeniliyorum.”
Gül Ergül (bilgisayar mühendisi): “PEN Öykü Atölyesi yaşamıma renk kattı. Müzik zaten vazgeçilmezlerim arasındaydı. Yazmak PEN sayesinde sandığımdan çıktı, gün yüzüne kavuştu…”
Betül Arslan: (öğrenci) “Doğru yerde doğru şeyler öğrenmek için geldim ben Öykü Atölyesi’ne, iyi ki de gelmişim.”
Sevgi Gürbüz (lojistik firmasında çalışıyor): “Yazmayı çok seviyorum ve yazarak kendimi zihinsel anlamda geliştirdiğime inanıyorum. Ortada bana ait bir şeyin olmasından büyük haz alıyorum. Karakterler yaratmak, onları anlamak, çözmek ve sonunda başkalarıyla tanıştırmaktan keyif alıyorum.”
Fadime Sarıkaya (tıp teknisyeni) : “Sanatın dallarından biri olan edebiyatın estetiği ve tınısı, bana kendimi iyi hissettirdiği için ve neler yapabileceğimi görmek istediğimden öykü çalışmalarına katıldım. Mutluyum.”
Feride Ertürk (emekli öğretmen): “Yaşadığım dönemin tüm olaylarını, dünyanın işleyişini, çevremde ve ailemde yaşananları, çocuklarıma ve torunlarıma miras bırakmak, hayata bir şeyler katmak için yazıyorum.”
Gönül Jilani (emekli): “Neden mi yazıyorum? Bu soruyu büyük usta Sait Faik şöyle cevaplamış: ‘Yazmasaydım, deli olacaktım.’ Böyle bir arzudur yazmak. ‘Tehlikelidir aman ha!’ diyebilirsiniz, haklı da olabilirsiniz. Ama bu yürek… O dilden anlamaz pek!”
Cemal Borandağ (emekli albay): “İnsanları hem düşünmeye yöneltmek, hem de onlardaki yaşam sevincini arttırmak için yazıyorum.”
Kezban Kabakçı (memur): “Niçin mi yazma atölyesine geliyorum? Yaşam koşturması içinde yazarak kendimi daha iyi hissettiğim için. Yaş alırken, geçmişi geleceğe aktarabilmek ve bu günü daha iyi yaşayabilmek için.”
PEN Öykü Atölyesi Başlıyor
Atölye yöneticisi ve değerli öykücümüz Zeynep Aliye ile söyleşi ve geçen yılki katılımcılardan görüşler:
Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi bu yıl da Öykü Atölyesi açıyor. 15 Şubat Cumartesi 14.00-16.30’da PEN ofisinde başlayacak olan atölye bağlamında PEN Öykü Atölyesi Başkanı ve atölye eğitmeni Zeynep Aliye ve geçen yılki katılımcılar ile görüştük. Geçen yıllarda Bu bağlamda Tarık Günersel, Feridun Andaç, Akgün Akova, Tanju Akleman, Sadık Aslankara, Hikmet Altınkaynak, Haydar Ergülen, Mustafa Balel, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Adnan Binyazar gibi yazarların da katkıda bulunduğu atölyenin yeni dönemine katılmak için bilgi 13.30-17.30 Tel: 0 212 292 00 26, ya da songul.erdogan@pen.org.tr kanalıyla edinilebilir. PEN adresi: İstiklal Cad. Beyoğlu İş Merkezi (Odakule karşısı) B Blok Kat:2
Soru: Zeynep Hanım, PEN Öykü Atölyesi 2014 başlamak üzere. Rehberliği önceki yıllarda olduğu gibi rehber sizsiniz. Neden öykü atölyesi?
Zeynep Aliye: Çağımız insanı genelde mutsuz ve hemen herkes yalnızlıktan şikayetçi. Oysa sorunun çözümü basit: “Kendi olarak bakıp görmek.” Daha ileri bir ifadeyle kendine has bir bakış açısına, bir üsluba, tarza sahip olmak gerekiyor. Atölyede katılımcıların içlerinde bastırılmış ben’i ortaya çıkabiliyor. Türkçenin olanaklarını daha etkili kullanıp kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlamak, amacımız..
-Nasıl bir program uyguluyorsunuz?
-Bu alandaki diğer atölyelerin, grupların çalışmalarını izledim. Uzun bir edebiyat öğretmenliği geçmişim var. Dört yıldır da atölye çalışması yapıyorum. Bütün bunların ışığında oluşturdum çalışma programımda uygulamalı eğitim modeli ağırlık kazandı. Yerli ve yabancı yazarlardan, şairlerden ağırlıklı olarak öykü türünde okumalar, onların çözümlemeler olacak. Ancak öykünün iki yakın türü olan şiir ve deneme üzerinde de durmalıyız. Hayata bir öykücü gözüyle bakmak verimli olur: tarafsız, incelemeci ve tabii ki evrensel değerler ışığında.
-Yaratıcı Yazarlık atölyeleri son yıllarda hızla arttı. Sizce bu ilgi neden?
-Dünyamızda ve özelde ülkemizde uzunca bir süredir işler kötü gidiyor; her şey çürüyor, kokuşuyor, kimliksizleşme had safhada. Toplum içinde yasaklarla, kurallarla, baskılarla kuşatılan, sıkıştırılan insan kendisini rahatlatacak bir çıkış noktası arıyor. Bu durumda öykü de kendini ifade etmesine müthiş olanak sağlayan bir tür olarak elinden tutuyor.
-Ama satılan kitapların türleri ve tirajlarına bakınca söylediğiniz kıstırılmışlık duygusunun kişileri edebiyata veya sanat ürünlerine yönelttiği gibi bir sonuca varmak zor.
-Bu arayış çıkmaz bir sokakta hüsranla da sonlanabilir, kişinin başka dünyaları keşfi sırasında kendisine ulaşmasıyla da sonlanabilir Varoluşuna anlam kazandırmak isteyenler için yazın atölyelerinin sonsuz önem taşıdığı görüşündeyim.
-Atölyedeki ders programınız, işlediğiniz konular neler diye sorsam?
-Şeylere bakma biçimi geliştiriyoruz bu arada. Herkesin kendine özgü bir bakış açısı olmalı. Ve sıkı bir gözlem becerisi geliştirilmeli. Gözlem çok önemli. Çevremizde her şeyin bir öyküsü olduğuna ancak hiçbir öyküye son biçilemeyeceğine inananlardanım. Her şeye ilk kez görmüşçesine telaşlı bir heyecanla bakmak çok eğlenceli, sevinç verici bir süreç. Ancak bunun için de duyarlıklarımızın üstündeki tozu silkeleyip atmak, eklemlerdeki pası temizlemek gerek.
-Keyifli bir süreç, desenize.
-Çok farklı meslek gruplarından öğrencilerimiz oldu bugüne dek. Atölye çalışmalarından ne büyük haz aldıklarını tahmin edemezsiniz. Tabii bunu başarmak için eğitmen olarak benim sıkıcı olmamam, dersin tempolu geçmesini sağlamam ve öğrencilerin yazma becerilerinde onların da fark ettikleri değişimler yaratabilmem gerekiyordu. Bugüne dek gerçekleştirdiğim atölye çalışmalarının büyük yararı oluyor tabii.
-Atölyede zaman zaman yazar konuklar ağırlıyorsunuz, değil mi?
-Salt edebiyat dünyasından değil, fotoğraf, resim gibi farklı disiplinlerden de konuklarımız oluyor. Öykü’nün tüm sanatsal disiplinlerin olmazsa olmazı olduğunu kabul etmeliyiz. Fotoğrafı, şiiri, resmi, mimariyi, dramayı, denemeyi, sinemayı içeren komplike bir alan. Bu bağlamda Tarık Günersel, Feridun Andaç, Akgün Akova, Tanju Akleman, Sadık Aslankara, Hikmet Altınkaynak, Haydar Ergülen, Mustafa Balel, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Adnan Binyazar gibi alanlarında yetkin ve farklı coğrafyalarda üretim veren kültür insanları konuk ettik, bu dönem de aynı etkinlikleri gerçekleştireceğiz.
-Sizce Yaratıcılık öğretilebilir bir şey mi?
-Her insanda yaratıcılık yetisi bulunduğunu ancak bunun ortaya çıkışını ketleyen süreçler olduğu kanısındayım. O kıvılcımların üstündeki külü silkeleyip atmak gerekiyor. Atölyemize katılarak bilgi ve deneyimlerini öğrencilerle paylaşan edebiyat ustalarımızın katkısı kuşkusuz büyük. Övünmek gibi olmasın ama sonuçta ortaya çıkan öykülere bakınca hayli başarılı olduğumuzu rahatça söyleyebilirim.
-Edebiyat dil demektir. En önemli malzemesidir dil. Ancak öykü söz konusu olduğunda dil daha da önem kazanır derler. Sizce?
-Öykü insan tekini ele alan, onu en gizli duygularına varıncaya dek ancak sıradanlığa, basitliğe düşmeden anlatabilen biricik edebi türdür. Öyküde esas olan kişilerin açıkladığı düşünceleri değil açıklayamadığı duygularıdır. Yani iyi öykücü dili bir sarraf gibi işler.
-Merak ettiğim bir konu var: Katılımcıların atölyede yazdığı öyküler bir yerde değerlendirilebiliyor mu?
-Katılımcıların öykülerini fanzinde topluyoruz. Fanzin çalışmamıza, Sokak Öyküleri adını verdik.
-Son bir soru. Hangi kesimden öğrenciler daha çok ilgi gösteriyor?
-Her yaş grubundan ve her sosyal kesimden arkadaşımız olduğunu söyleyebilirim.
Hem edebiyat hem hayat açısından verimli bir atölye dönemi dilerim.
PEN ÖYKÜ ATÖLYESİ KATILIMCILARINDAN GÖRÜŞLER:
Leyla Volkan Vural (gazeteci):”İki yıldır PEN öykü Atölyesine katılıyorum. Zeynep Aliye’nin önderliğinde işlediğimiz dersler, konuk yazarların ışığında öyle keyifli bir ortama dönüşüyor ki yaratıcı olmamak elde değil.”
Sevinç Onur Akıncı (cafe işletmecisi): “Yazıya dökemediğim hikayelerle meşguldü beynim. Ancak yazamıyordum. Zamansızlık mı, tembellik mi ya da başarısız olma korkusu mu; kalem kağıt ile buluşamayışımım nedenini bilmiyordum. Şimdi PEN’deyim. Hazırladığımız fanzinde birkaç öyküm yer alıyorsa, başarmışım demektir, benim için müthiş bir şey.”
Ayşıl Tokcan (yaşam koçu, avukat): “Yazarak ifade etmek hayal ettiğim bir hedefti. Öykü atölyesiyle bu tutkuya dönüştü”
Özlem Kabaş( özel sektörde çalışıyor): “Ailemden uzakta istanbul’da yaşıyorum. İstanbul müthiş bir şehir. Onun içinde olup da yazmamak için deli olmak gerekir. PEN’de hem iyi vakit geçiriyorum, hem de tanıştığım yazarlarla, geliştirdikleri teknikleri öğrenerek kendimi yeniliyorum.”
Gül Ergül (bilgisayar mühendisi): “PEN Öykü Atölyesi yaşamıma renk kattı. Müzik zaten vazgeçilmezlerim arasındaydı. Yazmak PEN sayesinde sandığımdan çıktı, gün yüzüne kavuştu…”
Betül Arslan: (öğrenci) “Doğru yerde doğru şeyler öğrenmek için geldim ben Öykü Atölyesi’ne, iyi ki de gelmişim.”
Sevgi Gürbüz (lojistik firmasında çalışıyor): “Yazmayı çok seviyorum ve yazarak kendimi zihinsel anlamda geliştirdiğime inanıyorum. Ortada bana ait bir şeyin olmasından büyük haz alıyorum. Karakterler yaratmak, onları anlamak, çözmek ve sonunda başkalarıyla tanıştırmaktan keyif alıyorum.”
Fadime Sarıkaya (tıp teknisyeni) : “Sanatın dallarından biri olan edebiyatın estetiği ve tınısı, bana kendimi iyi hissettirdiği için ve neler yapabileceğimi görmek istediğimden öykü çalışmalarına katıldım. Mutluyum.”
Feride Ertürk (emekli öğretmen): “Yaşadığım dönemin tüm olaylarını, dünyanın işleyişini, çevremde ve ailemde yaşananları, çocuklarıma ve torunlarıma miras bırakmak, hayata bir şeyler katmak için yazıyorum.”
Gönül Jilani (emekli): “Neden mi yazıyorum? Bu soruyu büyük usta Sait Faik şöyle cevaplamış: ‘Yazmasaydım, deli olacaktım.’ Böyle bir arzudur yazmak. ‘Tehlikelidir aman ha!’ diyebilirsiniz, haklı da olabilirsiniz. Ama bu yürek… O dilden anlamaz pek!”
Cemal Borandağ (emekli albay): “İnsanları hem düşünmeye yöneltmek, hem de onlardaki yaşam sevincini arttırmak için yazıyorum.”
Kezban Kabakçı (memur): “Niçin mi yazma atölyesine geliyorum? Yaşam koşturması içinde yazarak kendimi daha iyi hissettiğim için. Yaş alırken, geçmişi geleceğe aktarabilmek ve bu günü daha iyi yaşayabilmek için.”