Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlenen toplantıya PEN Türkiye Merkezi Başkanı Zeynep Oral ve ikinci başkan Halil İbrahim Özcan, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Adnan Özyalçıner, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk katıldı. (Bu yazı Bianet'ten alınmıştır. Ayşegül Özbek'e teşekkür ederiz. )
Basın toplantısında örgüt temsilcileri dünyada ve Türkiye'de yazdıkları için hapsedilen yazarların isimlerini kamuoyuna duyurmak, hapishanelerdeki yaşam sorunlarına dikkat çektiler.
Oral: Bir iskemle de Nedim Türfent için...
Zeynep Oral PEN'in dünyanın her yerinden insanları; hapiste ve zor koşulda olan yazar, gazeteci ve yayıncıları "harekete geçin" diyerek kamuoyunu uyarmaya çalıştığını belirterek şunları söyledi:
"Bizim bu konuda en önemli yapacağımız şey kamuoyu oluşturmak. İyi ki sosyal medya var diyoruz. Uluslararası PEN bu yıl beş aktivist, yazar ve gazeteciye dikkat çekti: Bunlar; Lydia Cacho, Stella Nyanzi, Shakthika Sathkumara, Galal El-Behairy ve Türkiye'den Nedim Türfent.
"Nedim Türfent'in davası gerçekten akılları durduracak nitelikte. On dokuz tanık mahkemede işkence sonucu ifade verdiğini söylemesine rağmen Nedim hala hapiste.
"Ekim ayında Uluslararası PEN'in toplantısında dünyanın her yerinden yazarlar buluştuğumuzda her birimizin yanında boş iskemleler vardı. Benim yanımdaki boş iskemle de Nedim içindi. Eğer bir ülkede haksız yere hapiste yatan bir tek insan dahi varsa hiç ama hiçbir gazeteci, yazar özgür değildir. Tehdit altındadır. Bu kadar çok insanın hapiste olması da bir gözdağı vermek anlamına geliyor."
Özyalçıner: Asıl suçlular, anayasayı yok sayanlardır
Adnan Özyalçıner ise şunları söyledi:
"Her insan düşüncesini özgürce ifade etmekte serbesttir. Düşüncelerini yayma hakkına da sahiptir. Bugün ülkemizde gazeteci yazar arkadaş ve aydınlarımız hapiste, parmaklıklar arkasına kapatılmıştır.
"Her gazeteci, yazar düşünce üretmekte, açıklamakta özgürdür. Bu, anayasal bir haktır. Buna karşı ülkemizde gazeteci, yazarlar hapiste tutuluyorsa, bu anayasal bir suçtur. Asıl suçlular, anayasayı görmezden gelerek yok sayanlardır. Bu trajikomik durum karşısında biz dışarıdaki yazar ve gazetecilerin yapacakları her türlü baskı ve yolsuzluğa direnerek özgürlükçü demokrasi yolunu açmalıyız."
Güneş: Önce basın kartları iptal edildi, sonra 'hapiste gazeteci yok' dendi
Sibel Güneş ise umudu koruyarak içinde bulunduğumuz süreci atlatmamız gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti:
"Vatandaşın hangi haberi okuyacağına, yazarın hangi yazıyı yazacağına, yayıncının hangi kitabı yayınlayacağına iktidar karar veriyor. Sürekli bir engelleme söz konusu. Geriye dönüp baktığımızda engellemeler önce akreditasyonla başladı. Birçok soru sorabilen arkadaşımın akrediteleri ellerinden alındı.
"Soru sormak yasaklandı. Soruların yazılarak önceden dağıtıldığı bir sürece girdik sonra. Sonra gazetecilik "terör faaliyeti" ilan edildi. Şu an 115 gazeteci cezaevinde, 3810 basın kartı iptal edildi.Önce basın kartları iptal edildi, sonra da hapiste hiç gazeteci yok dendi. Eğer bir gazeteci basın kartı gösteremiyorsa polisin müdahalesi çok daha kolay oluyor. Basın kartı komisyonunda da artık SETA görevlileri var. SETA'nın da meslektaşlarımızı hedef haline getirdiklerini görüyoruz."
Kocatürk: Her türlü fikrin yayılması bir haktır
Halil İbrahim Özcan ise katıldıkları uluslararası toplantılarda sıkça, "O ülkede nasıl yaşıyorsunuz, hala nasıl yazabiliyorsunuz?" gibi sorularla karşılaştıklarını aktardı ve hapisteki yazar ve gazetecileri ziyaret etmek için defalarca başvuruda bulunmalarına rağmen izin alamadıklarını belirtti.
Kenan Kocatürk de BM İnsan Haklarını Evrensel Beyannamesi'nin 71. yılı olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
"Beyanname her türlü fikrin yayılmasının bir hak olduğunu söylüyor. Sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde benzer ihlal ve baskılar var. Ama yine de enseyi karartmamak gerektiğini ve dayanışmanın önemli olduğunu düşünüyorum." (AÖ)
15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü için toplantı.
Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlenen toplantıya PEN Türkiye Merkezi Başkanı Zeynep Oral ve ikinci başkan Halil İbrahim Özcan, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Adnan Özyalçıner, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk katıldı. (Bu yazı Bianet'ten alınmıştır. Ayşegül Özbek'e teşekkür ederiz. )
Basın toplantısında örgüt temsilcileri dünyada ve Türkiye'de yazdıkları için hapsedilen yazarların isimlerini kamuoyuna duyurmak, hapishanelerdeki yaşam sorunlarına dikkat çektiler.
Oral: Bir iskemle de Nedim Türfent için...
Zeynep Oral PEN'in dünyanın her yerinden insanları; hapiste ve zor koşulda olan yazar, gazeteci ve yayıncıları "harekete geçin" diyerek kamuoyunu uyarmaya çalıştığını belirterek şunları söyledi:
"Bizim bu konuda en önemli yapacağımız şey kamuoyu oluşturmak. İyi ki sosyal medya var diyoruz. Uluslararası PEN bu yıl beş aktivist, yazar ve gazeteciye dikkat çekti: Bunlar; Lydia Cacho, Stella Nyanzi, Shakthika Sathkumara, Galal El-Behairy ve Türkiye'den Nedim Türfent.
"Nedim Türfent'in davası gerçekten akılları durduracak nitelikte. On dokuz tanık mahkemede işkence sonucu ifade verdiğini söylemesine rağmen Nedim hala hapiste.
"Ekim ayında Uluslararası PEN'in toplantısında dünyanın her yerinden yazarlar buluştuğumuzda her birimizin yanında boş iskemleler vardı. Benim yanımdaki boş iskemle de Nedim içindi. Eğer bir ülkede haksız yere hapiste yatan bir tek insan dahi varsa hiç ama hiçbir gazeteci, yazar özgür değildir. Tehdit altındadır. Bu kadar çok insanın hapiste olması da bir gözdağı vermek anlamına geliyor."
Özyalçıner: Asıl suçlular, anayasayı yok sayanlardır
Adnan Özyalçıner ise şunları söyledi:
"Her insan düşüncesini özgürce ifade etmekte serbesttir. Düşüncelerini yayma hakkına da sahiptir. Bugün ülkemizde gazeteci yazar arkadaş ve aydınlarımız hapiste, parmaklıklar arkasına kapatılmıştır.
"Her gazeteci, yazar düşünce üretmekte, açıklamakta özgürdür. Bu, anayasal bir haktır. Buna karşı ülkemizde gazeteci, yazarlar hapiste tutuluyorsa, bu anayasal bir suçtur. Asıl suçlular, anayasayı görmezden gelerek yok sayanlardır. Bu trajikomik durum karşısında biz dışarıdaki yazar ve gazetecilerin yapacakları her türlü baskı ve yolsuzluğa direnerek özgürlükçü demokrasi yolunu açmalıyız."
Güneş: Önce basın kartları iptal edildi, sonra 'hapiste gazeteci yok' dendi
Sibel Güneş ise umudu koruyarak içinde bulunduğumuz süreci atlatmamız gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti:
"Vatandaşın hangi haberi okuyacağına, yazarın hangi yazıyı yazacağına, yayıncının hangi kitabı yayınlayacağına iktidar karar veriyor. Sürekli bir engelleme söz konusu. Geriye dönüp baktığımızda engellemeler önce akreditasyonla başladı. Birçok soru sorabilen arkadaşımın akrediteleri ellerinden alındı.
"Soru sormak yasaklandı. Soruların yazılarak önceden dağıtıldığı bir sürece girdik sonra. Sonra gazetecilik "terör faaliyeti" ilan edildi. Şu an 115 gazeteci cezaevinde, 3810 basın kartı iptal edildi.Önce basın kartları iptal edildi, sonra da hapiste hiç gazeteci yok dendi. Eğer bir gazeteci basın kartı gösteremiyorsa polisin müdahalesi çok daha kolay oluyor. Basın kartı komisyonunda da artık SETA görevlileri var. SETA'nın da meslektaşlarımızı hedef haline getirdiklerini görüyoruz."
Kocatürk: Her türlü fikrin yayılması bir haktır
Halil İbrahim Özcan ise katıldıkları uluslararası toplantılarda sıkça, "O ülkede nasıl yaşıyorsunuz, hala nasıl yazabiliyorsunuz?" gibi sorularla karşılaştıklarını aktardı ve hapisteki yazar ve gazetecileri ziyaret etmek için defalarca başvuruda bulunmalarına rağmen izin alamadıklarını belirtti.
Kenan Kocatürk de BM İnsan Haklarını Evrensel Beyannamesi'nin 71. yılı olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
"Beyanname her türlü fikrin yayılmasının bir hak olduğunu söylüyor. Sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde benzer ihlal ve baskılar var. Ama yine de enseyi karartmamak gerektiğini ve dayanışmanın önemli olduğunu düşünüyorum." (AÖ)