BİR YANIMIZ YAPRAK DÖKER BİR YANIMIZ BAĞ BAĞÇE

25 Haziran 2020, Perşembe

Değerli üyemiz, PEN Türkiye  Hapisteki Yazarlar Komitesi’nden gazeteci yazar  İpek Özbey 24 Haziran’da Çağlayan’da gazeteciliğin yargılanmasını bizim adımızda izledi ve bizim için yazdı…

BİR YANIMIZ YAPRAK DÖKER

BİR YANIMIZ BAĞ BAĞÇE

biz gazeteciler için mühim gündü…

Bir süredir çantamızda kalem kağıdımız gibi taşıdığımız “Gazetecilik Suç Değildir” dövizleriyle sabah erkenden evlerimizden çıktık.

Buluşma noktası; Çağlayan Adliyesi’ydi...

Barışların duruşması vardı...

“Barışlar” dediysem, bu bir simge isim artık…

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Aydın Keser ve Ferhat Çelik için buluştuk. Ben PEN adına da katıldım destek buluşmasına...

Hepimiz şunu çok iyi biliyoruz; bugün onların başına gelen, memlekette gazetecilik yapan herkesin başına gelebilir, geliyor da...

Hala soruşturmalar geçiriyor, bir çoğumuz işsiz kalıyoruz… Çalıştığımız kuruluşlara sopa gösteriliyor...

 

****

Peki neden Çağlayan’daydık…

Kamuoyuna daha önce zaten açıklanmış olan “MİT mensubu” bilgilerini haberlerinde kullanan 6 meslektaşımız, yargıç karşısına çıkarıldı.

 

******

Gece yarısına kadar süren duruşmada savunma yapıldı… Sonunda yine “BİR YANIMIZ YAPRAK DÖKER, BİR YANIMIZ BAĞ BAHÇE” dedirten bir sonuç çıktı… Yalnızca haberin delil olduğu bu davada Barış Terkoğlu, Aydın Keser ve Ferhat Çelik adli kontrol şartıyla tahliye edilirken, Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç özgürlüklerine kavuşamadı.

Tutukluluğa devam kararında gerekçe: Delilleri yok etme şüphesiydi…

Delil neydi ve ne yok edilecekti bilemiyoruz…

*****

En yakın zamanda diğer arkadaşlarımızın da serbest kalmasını dileyerek sözü savunmasını yapan dostum Barış Terkoğlu’na bırakmak istiyorum… Üzerine söylenecek tek bir şey bulamıyorum çünkü...

Sayın Başkan, Sayın Heyet;

Türk aydını pamuk elli annelerin hazırladığı kundaklarda büyümedi. Üzerinde kestane pişen kuzinelerin sıcağında büyümedi. “Hürriyet” dediği için atıldığı soğuk sularda büyüdü. “Bağımsızlık” dediği için sürüldüğü gurbette büyüdü. “Laiklik” dediği için patlayan bombalarla büyüdü. “Eşitlik” dediği için elektrik tellerinin, falaka sopalarının ucunda büyüdü. “Adalet” dediği için sırtına saplanan kurşunla büyüdü…

Biz de mahkeme salonlarında büyüdük, büyüyoruz.

Share Box