Her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü bağlamında sunulan PEN Şiir Ödülü'nü bu yıl özgün şiiri, çevirmenliği, dilciliği ve editörlüğü ile seçkin bir konumda olan Erdal Alova kazandı. PEN Yazarlar Derneği’nin açıklaması şöyle: “İnsanlığın çok boyutlu macerasını kadim zamanlardan geleceğe kuşatan şiiri için PEN Şiir Ödülü’nü sevgiyle, saygıyla ve şükranla Erdal Alova’ya sunuyoruz.”
Alova'nın kaleminden21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi:
“İnsan ozanca/şairane barınır bu dünyada,” der büyük Alman şair Hölderlin. Bir tek satır yazmayan, şiir sanatından haberi olmayan insan teki “ozanca yaşar.” Teknolojinin, sömürünün, gözü doymazlığın bütün saldırılarına karşı doğadan, her zaman “ağır basan” yaşam güdüsünden, insanoğlunun barışçıl yöneliminden kopmama çabasıdır bu. Ve bu direngenlik binbir giziyle, duygusal, duyusal dolaşımıyla, bir yeraltı ırmağı gibi sessizce, kendini ele vermeden akıp gider insan soyunun olağanüstü serüveninde.
Şair dediğimiz insan teki bütün bu olağanüstü deneyimi dile getiren sanatçıdır. Tıpkı hem suda hem karada yaşayan bir kurbağa gibi, hem toplumda hem toplum dışında yaşayan amfibik bir varlıktır. Sürekli olarak insanoğlunun arkaik döneminin tarihsel büyütecinden, o Altın Çağ’dan yaşadığı dönemi izleyen şair “en uyanık gayretle gördüğü düş”lerinde insanın kendinin efendisi olduğu, yabancılaşmanın ortadan kalktığı, insan varlığının kendini doğanın etkin/edilgen bir parçası olarak gördüğü o Kadim Çağ’ı hatırlatır okura. Bunu yaparken olanca malzemesini Evrensel Dölyatağı’ndan sağlar.
İşte, Şiir Sanatı ve onun etkin öznesi olan şair, Sappho’dan, Homeros’tan, Yunus’tan bu yana, durup dinlenmeden bu kutsal çalışmasını sürdürürken, insanı yeniden insanla buluşmaya çağırır.
Bu yüzden, “şiir öldü”, “şiir geriledi” gibi anlamsız çıkışlar ancak duyarsızlıkla, bilgisizlikle açıklanabilecek yargılardır.
Şairler susmadıkça şiir ne ölür ne de geriler. Ancak, zaman zaman gölgelenir, araya giren parazitler yüzünden; sesi zor duyulur ya da tam anlaşılmaz. Günümüzde bu parazitlerin en güçlüsü görsel saldırganlıktır. TV’siyle, bill-board’larıyla, reklam endüstrisiyle, toplumu yanılsamaya sürükleyen programlarıyla, söz konusu saldırı kapitalizmin yürüttüğü bir abrakadabra harekâtı, iflah olmaz bir tamahkârlık gösterisidir. Ve bu korkunç yanılsamanın gölgesi altında kalan, Şiir’in o kadim sesi, o şairane/ozanca yaşama biçimi tehdit edilmekte, giderek, tümüyle ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Ama ne zarar! Dünya şairleri susmadıkça, gerçekçilikten kopmadıkça, bu haksız yanılsama, bu amansız saldırı ortadan kalkacak, Şiir’in gümrah sesi insanoğlunun her türlü yabancılaşmadan kurtulduğu, kendine yeniden kavuştuğu o yeni Altın Çağ’a dek sürecek, ondan sonra da yeni arayışlarla varoluşunu sürdürecektir.
PEN Şiir Ödülü Alova’ya
Her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü bağlamında sunulan PEN Şiir Ödülü'nü bu yıl özgün şiiri, çevirmenliği, dilciliği ve editörlüğü ile seçkin bir konumda olan Erdal Alova kazandı. PEN Yazarlar Derneği’nin açıklaması şöyle: “İnsanlığın çok boyutlu macerasını kadim zamanlardan geleceğe kuşatan şiiri için PEN Şiir Ödülü’nü sevgiyle, saygıyla ve şükranla Erdal Alova’ya sunuyoruz.”
Alova'nın kaleminden21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi:
“İnsan ozanca/şairane barınır bu dünyada,” der büyük Alman şair Hölderlin. Bir tek satır yazmayan, şiir sanatından haberi olmayan insan teki “ozanca yaşar.” Teknolojinin, sömürünün, gözü doymazlığın bütün saldırılarına karşı doğadan, her zaman “ağır basan” yaşam güdüsünden, insanoğlunun barışçıl yöneliminden kopmama çabasıdır bu. Ve bu direngenlik binbir giziyle, duygusal, duyusal dolaşımıyla, bir yeraltı ırmağı gibi sessizce, kendini ele vermeden akıp gider insan soyunun olağanüstü serüveninde.
Şair dediğimiz insan teki bütün bu olağanüstü deneyimi dile getiren sanatçıdır. Tıpkı hem suda hem karada yaşayan bir kurbağa gibi, hem toplumda hem toplum dışında yaşayan amfibik bir varlıktır. Sürekli olarak insanoğlunun arkaik döneminin tarihsel büyütecinden, o Altın Çağ’dan yaşadığı dönemi izleyen şair “en uyanık gayretle gördüğü düş”lerinde insanın kendinin efendisi olduğu, yabancılaşmanın ortadan kalktığı, insan varlığının kendini doğanın etkin/edilgen bir parçası olarak gördüğü o Kadim Çağ’ı hatırlatır okura. Bunu yaparken olanca malzemesini Evrensel Dölyatağı’ndan sağlar.
İşte, Şiir Sanatı ve onun etkin öznesi olan şair, Sappho’dan, Homeros’tan, Yunus’tan bu yana, durup dinlenmeden bu kutsal çalışmasını sürdürürken, insanı yeniden insanla buluşmaya çağırır.
Bu yüzden, “şiir öldü”, “şiir geriledi” gibi anlamsız çıkışlar ancak duyarsızlıkla, bilgisizlikle açıklanabilecek yargılardır.
Şairler susmadıkça şiir ne ölür ne de geriler. Ancak, zaman zaman gölgelenir, araya giren parazitler yüzünden; sesi zor duyulur ya da tam anlaşılmaz. Günümüzde bu parazitlerin en güçlüsü görsel saldırganlıktır. TV’siyle, bill-board’larıyla, reklam endüstrisiyle, toplumu yanılsamaya sürükleyen programlarıyla, söz konusu saldırı kapitalizmin yürüttüğü bir abrakadabra harekâtı, iflah olmaz bir tamahkârlık gösterisidir. Ve bu korkunç yanılsamanın gölgesi altında kalan, Şiir’in o kadim sesi, o şairane/ozanca yaşama biçimi tehdit edilmekte, giderek, tümüyle ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Ama ne zarar! Dünya şairleri susmadıkça, gerçekçilikten kopmadıkça, bu haksız yanılsama, bu amansız saldırı ortadan kalkacak, Şiir’in gümrah sesi insanoğlunun her türlü yabancılaşmadan kurtulduğu, kendine yeniden kavuştuğu o yeni Altın Çağ’a dek sürecek, ondan sonra da yeni arayışlarla varoluşunu sürdürecektir.
*