Çölden Hırka adlı kitabı üç bölümden oluşuyor: Mekânlar, Çarşılar ve Levhalar. Her bölüm de bir sonatla başlıyor. Kitabın ilk bölümünde italik olarak yazılmış şu dize var; Bedenin süsler gecemi; Bunu sevgiliye söylenmiş bir söz olarak da algılayabiliriz. Şair kitabın ilk bölümü olan mekânlarda, kendini sevgiliye hazırladığı mekânın içindedir. Durur ve bekler. Çünkü artık kendide sevgili de hazırladığı mekânın içindedir. Hazırlanan bu mekân içinde akşam ve akşama ilişkin her şey de vardır. Zamanla kendi de akşama alışır. Bu alışkanlıkla da şu dizeleri yazar. Siyah içinde beyaz giyinmiş akşam gelir, insan alışır, Ama sevgili her zaman yanında değildir ya da yanındayken bile özlenendir o. …
Ve o, Gece boyunca aşkı kuyunun dibindeki aynada bekledim; derkenki ince ayrıntı... Baba ise sanki öteki ben olmak için vardır ve ona ikinci kez seslenilir. Baba oğla, oğul da babaya benzer adeta. Sanki birbirlerinin aynalarıdırlar. Yaşanmadan beklenen aşksa küflenir. Öyle ya aşkı yaşamak, her nerede olursa olsun onun kuyusunda boğulmak gerekir. Ve aynı zamanda rengi belirsiz suya girmek, onun için aşkı çölde aramak gibi bir şeydir de. Rengi belirsiz suya girmek / aşkı çölde aramaktır, ki bu bölümde yirmi beş levha yer alır. Bu levhalar aşkın bin bir yüzü gibi dururlar zamanda ya da onun mekânında. Başucunda beklenilen, nerdeyse tenine dokunulmaktan çekinilen sevgiliye dair duyulan endişeler kitap boyunca sürer. Göz önünde uyuyan sevgili, çıplaklığı izlenen sevgili konumundadır da kimi zaman.
Metin Fındıkçı - Çölde Hırka
Çölden Hırka adlı kitabı üç bölümden oluşuyor: Mekânlar, Çarşılar ve Levhalar. Her bölüm de bir sonatla başlıyor. Kitabın ilk bölümünde italik olarak yazılmış şu dize var; Bedenin süsler gecemi; Bunu sevgiliye söylenmiş bir söz olarak da algılayabiliriz. Şair kitabın ilk bölümü olan mekânlarda, kendini sevgiliye hazırladığı mekânın içindedir. Durur ve bekler. Çünkü artık kendide sevgili de hazırladığı mekânın içindedir. Hazırlanan bu mekân içinde akşam ve akşama ilişkin her şey de vardır. Zamanla kendi de akşama alışır. Bu alışkanlıkla da şu dizeleri yazar. Siyah içinde beyaz giyinmiş akşam gelir, insan alışır, Ama sevgili her zaman yanında değildir ya da yanındayken bile özlenendir o. …
Ve o, Gece boyunca aşkı kuyunun dibindeki aynada bekledim; derkenki ince ayrıntı... Baba ise sanki öteki ben olmak için vardır ve ona ikinci kez seslenilir. Baba oğla, oğul da babaya benzer adeta. Sanki birbirlerinin aynalarıdırlar. Yaşanmadan beklenen aşksa küflenir. Öyle ya aşkı yaşamak, her nerede olursa olsun onun kuyusunda boğulmak gerekir. Ve aynı zamanda rengi belirsiz suya girmek, onun için aşkı çölde aramak gibi bir şeydir de. Rengi belirsiz suya girmek / aşkı çölde aramaktır, ki bu bölümde yirmi beş levha yer alır. Bu levhalar aşkın bin bir yüzü gibi dururlar zamanda ya da onun mekânında. Başucunda beklenilen, nerdeyse tenine dokunulmaktan çekinilen sevgiliye dair duyulan endişeler kitap boyunca sürer. Göz önünde uyuyan sevgili, çıplaklığı izlenen sevgili konumundadır da kimi zaman.