Mehmet Altun’un 2004 yılında yayınevimiz tarafından yayımlanan ilk şiir kitabı “Rüyamda Hayat Vardı”dan 4 yıl sonra Şubat 2008’de ikinci şiir kitabı “Su Zılgıtları” ve üçüncü kitabı olan “Yukarı Deniz” de yine yayınevimiz tarafından Eylül 2008’de yayımlandı. Lapis Lazuli, kitapları yayınevimiz tarafından yayımlanan şairin 4. şiir kitabıdır ve çift dilli olarak (Türkçe ve Kürtçe) yayımlanmıştır.
Lapis Lazuli’de şairin sahip olduğu epik ve naif söyleyiş devam etse de şiirlerin biçim ve dil olarak hayli yenilenmiş olduğu gözleniyor. Şair dördüncü kitabını oluştururken, şiirindeki poetikasına adeta yeni bir soluk aldırıyor, okurun dimağında kristalden resimler çiziyor. Daha çok metaforlarla kurulan bu kitap, diğerleri gibi tema’sı ile de dikkat çekiyor. Kitabın çift dilli olması, isim dahil bütün harflerin küçük olması, kapak resminden, Kürtçe versiyonuna dek, bir çok nedenle tabulara dokunuyor, savaşın ve dramların hiç terk etmediği ülkemizde, barışın ve biraradalığın altını şair duyarlılığıyla çiziyor.
Altun’un dördüncü kitabındaki şiirler, kendi çizimleriyle görüntülerin şiirsel söyleyişe başarıyla taşınabileceğini gösterirken; bu düzlemde şiirle izdüşümsel çizgi arasında kusursuz bir ilişki de kuruyor. Şair şiirini kurarken ontolojik olandan daha çok vicdani ve insani bir üretime yöneliyor. “Bu kitap, iki rengin doğasıyla ışıyıp, iki dilin acısıyla harlanmıştır,” diyen Altun’a göre; “şair, şiirini oluştururken salt sözcüklerden yararlanmaz. Aynı zamanda gerçek’in, duyarlılık’ın ve vivdan’ın tapınaklarında dolaşmalı, oradan kalp’e ve sanat’a ulaşmalıdır.”
ARKA KAPAK YAZISI
İnanmak, salt ontolojik çağrışımlar içermez, aynı zamanda aklıyla hareket edebilen; bir dili, bir öz’ü, bir kültürü, bir tarihi bulunan insanoğlunun, içinde kendini huzurlu ve güvende hissettiği samimi bir fikrin arkasından gitmesini de kasteder.
O nedenle inanmak sadece kalbi değil, aynı zamanda aklidir. Öyleyse inancın meşruiyeti bilimin hikmetindeyse kalbin de en derinindedir. Zira hayata meşru bir aşk ile bağlanmak için inancın derinliklerine ulaşmak gerekir. Bunun için bir kalbin büyüdüğü en verimli vahanın adına vicdan denilmiştir. İşte elinizdeki bu kitap o vicdanadır ve bir bedende akan iki nehrin suyuyla beslenmiştir. Bu kitap, iki rengin doğasıyla ışıyıp, iki dilin acısıyla harlanmıştır. Bu kitap, iki hüznün kederiyle var olan tek bir canın, tek bir inancındır. Bu kitap, iki denizin bir balığının, iki dağın bir bulutunundur. Bu kitap, tekliğe itirazın, çokluğa imtiyazındır. Öyle de kalacak.
Mehmet Altun'un 4. Şiir Kitabı Lapis Lazuli Çıktı
Mehmet Altun’un 2004 yılında yayınevimiz tarafından yayımlanan ilk şiir kitabı “Rüyamda Hayat Vardı”dan 4 yıl sonra Şubat 2008’de ikinci şiir kitabı “Su Zılgıtları” ve üçüncü kitabı olan “Yukarı Deniz” de yine yayınevimiz tarafından Eylül 2008’de yayımlandı. Lapis Lazuli, kitapları yayınevimiz tarafından yayımlanan şairin 4. şiir kitabıdır ve çift dilli olarak (Türkçe ve Kürtçe) yayımlanmıştır.
Lapis Lazuli’de şairin sahip olduğu epik ve naif söyleyiş devam etse de şiirlerin biçim ve dil olarak hayli yenilenmiş olduğu gözleniyor. Şair dördüncü kitabını oluştururken, şiirindeki poetikasına adeta yeni bir soluk aldırıyor, okurun dimağında kristalden resimler çiziyor. Daha çok metaforlarla kurulan bu kitap, diğerleri gibi tema’sı ile de dikkat çekiyor. Kitabın çift dilli olması, isim dahil bütün harflerin küçük olması, kapak resminden, Kürtçe versiyonuna dek, bir çok nedenle tabulara dokunuyor, savaşın ve dramların hiç terk etmediği ülkemizde, barışın ve biraradalığın altını şair duyarlılığıyla çiziyor.
Altun’un dördüncü kitabındaki şiirler, kendi çizimleriyle görüntülerin şiirsel söyleyişe başarıyla taşınabileceğini gösterirken; bu düzlemde şiirle izdüşümsel çizgi arasında kusursuz bir ilişki de kuruyor. Şair şiirini kurarken ontolojik olandan daha çok vicdani ve insani bir üretime yöneliyor. “Bu kitap, iki rengin doğasıyla ışıyıp, iki dilin acısıyla harlanmıştır,” diyen Altun’a göre; “şair, şiirini oluştururken salt sözcüklerden yararlanmaz. Aynı zamanda gerçek’in, duyarlılık’ın ve vivdan’ın tapınaklarında dolaşmalı, oradan kalp’e ve sanat’a ulaşmalıdır.”
ARKA KAPAK YAZISI
İnanmak, salt ontolojik çağrışımlar içermez, aynı zamanda aklıyla hareket edebilen; bir dili, bir öz’ü, bir kültürü, bir tarihi bulunan insanoğlunun, içinde kendini huzurlu ve güvende hissettiği samimi bir fikrin arkasından gitmesini de kasteder.
O nedenle inanmak sadece kalbi değil, aynı zamanda aklidir. Öyleyse inancın meşruiyeti bilimin hikmetindeyse kalbin de en derinindedir. Zira hayata meşru bir aşk ile bağlanmak için inancın derinliklerine ulaşmak gerekir. Bunun için bir kalbin büyüdüğü en verimli vahanın adına vicdan denilmiştir. İşte elinizdeki bu kitap o vicdanadır ve bir bedende akan iki nehrin suyuyla beslenmiştir. Bu kitap, iki rengin doğasıyla ışıyıp, iki dilin acısıyla harlanmıştır. Bu kitap, iki hüznün kederiyle var olan tek bir canın, tek bir inancındır. Bu kitap, iki denizin bir balığının, iki dağın bir bulutunundur. Bu kitap, tekliğe itirazın, çokluğa imtiyazındır. Öyle de kalacak.