Haydar Ergülen: “Yalın ve şaşırtıcı olmak, her zaman yeni şeyler söylemek ve şiirin geniş göğünde gezinirken yalnız olmadığını bilmek. Karataş bu rahatlık, yakınlık ve iyilik içinde yazıyor, iyi yazıyor.”
Küçük İskender: ”Karataş’ın şiiri bana bastırılmış bir hüznün kafese konup şehrin sokaklarında dolaştırılmasını hatırlatır hep. Hüzün kendi ışığı yüzünden gölgesini oluşturuyor ve o gölgede modern zamanları bekliyor. İyi bir şiirin okuru nasıl kuşattığını anlamak için Levent’in şiirleri kuvvetli bir kanıt.”
Orhan Alkaya: “Karataş’ın bir yanı 19.Yüzyıl’da absent içerken, diğeri ‘50’lerin beatnik şairleriyle “yolda”dır. Melankolik, hırçın, umursamaz bir delikanlının aynı zamanda fevkalâde memleketli halidir Levent. Şiir sanatının, çocuklarında sevdiği vasfıyla, hakikatlidir. Kişiliklidir şiiri, vesselam.”
Vural B. Bayrıl: “Uykuyla uyanıklık arasında, rüyadan uyanma ile dünyadan uyanma arasında, kalp ağrısı ile dil sızısı arasında, gökyüzü ile yeryüzü arasında, kağıt ile boşluk arasındaki düşsel/düşçül bir mekândan bize doğru yazıyor Karataş. O henüz 20’li yaşlarında, ben henüz 30’lu yaşlarımdayken bir dizesini ödünç almıştım Levent’in: “Ah bütün kalplerin atışındaki o dağınıklık” diyordu… Piyano Fabrikaları’nda kalbime yakın böyle çok dize buldum. Şimdi 20’li yaşlarımda olsaydım şu dizelerin beni çağırdığı ruhsal/düşsel mekâna mutlaka uğrardım: “dans daveti için/ bir prens/ karşısında aynanın./… aynada deniz, balıklar”…Karataş; şiir içinde ve şiirin içine doğru olan yolculuğunu sürdürüyor. Güzel bir yolculuk bu.”
Tarık Günersel: “Her sıradan kelime olağanüstüdür, düşününce. Sonsuzdur her sözün çağrışım gücü -okurun gücünce. Damıtılmışsa hele Karataş’ın kalemince.”
Metin Kaygalak: “Kaybolmuş, kentli bir zamanın şiiri Karataş’ın şiiri. Bu yüzden hüzünlü, bu yüzden çok tanıdık. Kınanmış bir hakikate sürüklüyor bizi, ancak şiirin bilgisinde tanıyacağımız bir yabancılığa. Tuhaf bir karanlık O’nunkisi: Az evvel taşındığımız bir aydınlığın loşluğu düşüyor avuçlarımıza, dualı… Bilge zamanlardan akarak Doğu’yu ve Yusuf’u “Allahın koynunda uyutuyor”. Evet, Karataş, şiiriyle hepimize bir olgunluk veriyor.”
Ersin Tezcan: “Yazmak dünyayı algılamaya çalışmaktır. Notaları sözcük olan müzik parçası. Şiir canbiyotiğidir yaşamın. Bu kitap L.K. şiirinin sonsuz sağaltımıyla şans, arkaik, marjinal, tını, oyun, ölüm, apaş, otantik, ortyantal söz atraksiyonu Suni bir tangram oyunu. Boz yap okumalarla ulaşacağımız sonsuz uyum. Okundukça artan şiirler toplamı, toplumu!. Tabiî ki tabiat kadar yalın!. Ölüm kadar yalnız!. Not: Bu yazıda kitabın adında olmayan bir harfi kullanmadım. Affola!”
Levent Karataş'ın Yeni Şiir Kitabı Piyano Fabrikaları Yayımlandı
Haydar Ergülen: “Yalın ve şaşırtıcı olmak, her zaman yeni şeyler söylemek ve şiirin geniş göğünde gezinirken yalnız olmadığını bilmek. Karataş bu rahatlık, yakınlık ve iyilik içinde yazıyor, iyi yazıyor.”
Küçük İskender: ”Karataş’ın şiiri bana bastırılmış bir hüznün kafese konup şehrin sokaklarında dolaştırılmasını hatırlatır hep. Hüzün kendi ışığı yüzünden gölgesini oluşturuyor ve o gölgede modern zamanları bekliyor. İyi bir şiirin okuru nasıl kuşattığını anlamak için Levent’in şiirleri kuvvetli bir kanıt.”
Orhan Alkaya: “Karataş’ın bir yanı 19.Yüzyıl’da absent içerken, diğeri ‘50’lerin beatnik şairleriyle “yolda”dır. Melankolik, hırçın, umursamaz bir delikanlının aynı zamanda fevkalâde memleketli halidir Levent. Şiir sanatının, çocuklarında sevdiği vasfıyla, hakikatlidir. Kişiliklidir şiiri, vesselam.”
Vural B. Bayrıl: “Uykuyla uyanıklık arasında, rüyadan uyanma ile dünyadan uyanma arasında, kalp ağrısı ile dil sızısı arasında, gökyüzü ile yeryüzü arasında, kağıt ile boşluk arasındaki düşsel/düşçül bir mekândan bize doğru yazıyor Karataş. O henüz 20’li yaşlarında, ben henüz 30’lu yaşlarımdayken bir dizesini ödünç almıştım Levent’in: “Ah bütün kalplerin atışındaki o dağınıklık” diyordu… Piyano Fabrikaları’nda kalbime yakın böyle çok dize buldum. Şimdi 20’li yaşlarımda olsaydım şu dizelerin beni çağırdığı ruhsal/düşsel mekâna mutlaka uğrardım: “dans daveti için/ bir prens/ karşısında aynanın./… aynada deniz, balıklar”…Karataş; şiir içinde ve şiirin içine doğru olan yolculuğunu sürdürüyor. Güzel bir yolculuk bu.”
Tarık Günersel: “Her sıradan kelime olağanüstüdür, düşününce. Sonsuzdur her sözün çağrışım gücü -okurun gücünce. Damıtılmışsa hele Karataş’ın kalemince.”
Metin Kaygalak: “Kaybolmuş, kentli bir zamanın şiiri Karataş’ın şiiri. Bu yüzden hüzünlü, bu yüzden çok tanıdık. Kınanmış bir hakikate sürüklüyor bizi, ancak şiirin bilgisinde tanıyacağımız bir yabancılığa. Tuhaf bir karanlık O’nunkisi: Az evvel taşındığımız bir aydınlığın loşluğu düşüyor avuçlarımıza, dualı… Bilge zamanlardan akarak Doğu’yu ve Yusuf’u “Allahın koynunda uyutuyor”. Evet, Karataş, şiiriyle hepimize bir olgunluk veriyor.”
Ersin Tezcan: “Yazmak dünyayı algılamaya çalışmaktır. Notaları sözcük olan müzik parçası. Şiir canbiyotiğidir yaşamın. Bu kitap L.K. şiirinin sonsuz sağaltımıyla şans, arkaik, marjinal, tını, oyun, ölüm, apaş, otantik, ortyantal söz atraksiyonu Suni bir tangram oyunu. Boz yap okumalarla ulaşacağımız sonsuz uyum. Okundukça artan şiirler toplamı, toplumu!. Tabiî ki tabiat kadar yalın!. Ölüm kadar yalnız!.
Not: Bu yazıda kitabın adında olmayan bir harfi kullanmadım. Affola!”